Soykırımın gölgesinde; direnişin hukuku, mücadelenin dayanışması
Dünyanın dört bir yanında halkların haklarının sistematik olarak gasp edildiği, savaşların, soykırımların, çevresel felaketlerin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin derinleştiği bir dönemde, Uluslararası Demokratik Avukatlar Derneği’nin (IADL) 19. Kongresi, 18–20 Temmuz 2025 tarihlerinde Nepal’in Katmandu kentinde toplandı. Bu buluşma, sadece bir kongre değil, dünya halklarının ortak kaderi üzerine düşünen, mücadele eden ve sorumluluk alan hukukçuların bir araya geldiği tarihsel bir kavuşmaydı.
Kongre, Nepal İlerici ve Profesyonel Avukatlar Derneği (PPLA) ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Teması, “Faşizm, Soykırım, Militarizm ve Saldırı Savaşları Karşısında Halkların Haklarını, Barışı ve Uluslararası Hukuku Savunmada Demokratik Avukatların Rolü” olarak belirlenmişti. Başlık kimseyi yanıltmasın, 200’ün üzerinde avukat bir araya gelerek sadece teorik çerçeve ile sınırlı bir tartışma yürütmedi. Aksine başlıkta altı çizildiği üzere tüm tartışmalar pratik çıkarıma odaklıydı. Denilebilir ki, yaşanan krizin tam ortasında toplumsal muhalefetin parçası olma iddiasındaki avukatların nasıl konumlanması gerektiğine dair kapsayıcı ve tutarlı bir yol haritası sundu.
Kongre, Nepal Başbakanı KP Sharma Oli’nin açılış konuşmasıyla başladı. Nepal, hala yoksullukla mücadele eden bir ülke olmasına rağmen, krallık rejiminden halkçı bir demokrasiye geçişin zorlu yolunda gösterdiği direnç ve nazik ev sahipliği ile, kongrenin ruhuna da ilham verdi.
Türkiye’den kongreye gerek ekonomik nedenler gerekse Türkiye’de süregelen devlet terörü nedeniyle tek başıma katılabilmeme rağmen, asla yalnız değildim. Tutsak meslektaşlarım ve dostlarım Selçuk Kozağaçlı ve Aytaç Ünsal yolladıkları umut ve kararlılık dolu dayanışma mesajları ile kongrenin asli birer parçasıydılar.
Kongre boyunca Filistin’den Afganistan’a, Endonezya’dan Güney Afrika’ya kadar pek çok coğrafyanın direniş deneyimleri paylaşıldı. Endonezya’da küresel kapitalizmin doğa ve emek sömürüsü; Filipinler’de Duterte rejiminin düşüşüyle birlikte ivme kazanan hesap verebilirlik mücadelesi; kadınlara ve LGBTIQ ‘lara yönelik ayrımcılık; Afganistan’da kadınlara karşı uygulanan cinsiyet apartheid’i gibi konular komisyonlarda ve panellerde etraflıca tartışıldı.
Faşizmin sadece bir ülkeye özgü değil; militarizm, ırkçılık, cinsiyetçilik, şiddet tahakkümü ve hukuk devletinin ortadan kaldırılması gibi farklı biçimlerde her yerde tezahür ettiği konuşuldu. Aynı sorunların........
© Bianet
