menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Krizden çıkış var mı?

14 1
15.08.2025

Türkiye ve içinde bulunduğu coğrafya, derinleşen otoriterleşme, ekonomik kriz ve savaş politikalarının gölgesinde kritik bir eşikten geçiyor. Uluslararası düzeyde otoriter rejimlerin iş birliği artarken, içeride demokratik haklar sistematik biçimde gasp ediliyor, muhalefete yönelik yargısal baskılar toplumu neredeyse nefessiz bırakıyor, ekonomik sıkıntılar ise adeta toplumu açlıkla imtihan eder hâle getiriyor.

Kürt sorununu asıl konuşacak olan bu komisyon ve doğrudan muhatabı Öcalan’dır.

Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin bütünlüklü bir demokratikleşme sürecine girmesi, hem toplumsal barışın önünü açacak hem de yaşam koşullarının pozitif yönde değişmesine vesile olabilecek imkânlar taşıyor diyebiliriz. Bu bağlamda, Meclis bünyesinde kurulan ve adının “Demokratik Çözüm ve Barış Komisyonu” olması gereken komisyonun çalışmalarına başlaması, hem yasal düzenlemeler hem de toplumsal müzakere açısından hayati önem taşıyor. Bu minvalde, komisyonun her partiden birer temsiliyet dahi olsa değişen üyelerle Abdullah Öcalan ile görüşme yapabilmesi, “doğrudan muhataplık” ekseninde çok önemsenmesi gereken bir yaklaşım olacaktır. Bu, barış sürecinin ciddiyetle yürütüldüğünün bir göstergesi olacak kadar kritik bir adımdır.

Bu komisyon, bir yol temizliği anlamında ekim ayına kadar Meclis’e sunulması gereken acil yasal düzenlemeleri bir an önce gündemine almalıdır. Türk Ceza Kanunu (TCK) ve infaz yasasındaki antidemokratik hükümler kaldırılmalı, hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamı daraltılmalı, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kriminalize eden maddeler iptal edilmelidir.

Yargı reformu, gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir yargının inşası için başlatılmalıdır. Barış süreci yalnızca siyasal aktörler arasında değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla toplumsallaştırılmalıdır. Sendikalar, kadın örgütleri, gençlik hareketleri, ekoloji ve inanç toplulukları bu sürecin aktif bileşeni olmalıdır.

Suriye’de yaşananlara ise mevcut yönetim anlayışından kaynaklı olarak kısa zamanda bir çözüm ihtimali görülmüyor.

Suriye’de Arap Alevileri ve Dürzilere yönelik katliam ve saldırılar sürerken, mevcut Ankara’nın “SDG silah bıraksın” çağrısı inandırıcılıktan uzaktır. Demokratik güçlerin, halkların iradesine ve güvenliğine saygılı bir barış perspektifinin öne çıkarılması gerekir.

Diğer yandan, ekonomik krizden çıkış demokrasi ile mümkündür.

Ekonomik krizin derinliği, yalnızca teknik maliye politikalarıyla çözülemez. Antidemokratik uygulamalar devam ettikçe, enflasyonun düşmesi, yatırımın artması ve işsizliğin azalması mümkün olmayacaktır. Ancak demokrasi yönünde güçlü adımlar atıldığında hem toplumsal güven hem de ekonomik istikrar sağlanabilir.

İktidarın “terörsüz Türkiye” söylemiyle başlattığı PKK’nin silah bırakma sürecini siyasi olarak kendi lehine çevirmek gibi gizli hesapları olabilir, ancak Kürt sorununun konuşulacağı bir mecraya su akmaya başladı ve her ne kadar tüm hızıyla her alanda kapsamlı anti demokratik uygulamalar devam etse de... (CHP’ye yapılanlar, yargı kararlarının uygulanmaması, kayyımlar vs.)

İktidar içerdeki konjonktürden ve özellikle Ortadoğu’daki (Suriye) gelişmelerden sıkıştığından Kürt sorununda bir yol arayışına girmek zorunda kaldı. Bununla beraber kaybettiği Kürt oylarını tekrar kazanma hesapları da yapıyor olabilir.

Daha birçok sebep yeni sürecin başlatılmasına sayılabilir/aynı zamanda illegal veya legal Kürt hareketinin de silahlı mücadeleye son verilip barışçı ve demokratik bir arayışı uzun süredir gündeme taşımayı hedefine koyduğu bilinmektedir. Komisyonun kuruluş sürecinde yapılan açıklamaların özetinde öne çıkarılması gereken fikir ise ısrarla “demokratikleşme için kapsamlı adımların atılması” talebidir.

Şunu kimse inkâr edemez; elbette iktidar bunu çıkarlarına en uygun şekilde değerlendirmek isteyecektir.

Ancak ister ana muhalefetin ister çözümden yana muhalefet odaklarının yabana atılmayacak tarihsel birikimi olduğunu kıymetli görmek gerekir. CHP’nin 19 Mart’ta üniversite öğrencilerinin yıktığı barikatı aşan yürüyüşünden vazgeçmediğini ve bunu ilerletmek istediği ortadadır. DEM Parti de kayyımlar meselesinde kent uzlaşının terörize edilmesinde de CHP’yi bu yolda yalnız bırakmamaya çalıştığını not etmek gerekir.

Kaotik bir atmosfer ülkenin üstüne çökmüş olabilir ancak güçlü bir muhalif blok ittifakı iktidarı baskılayabilir ve yukarıda sözü edilen iktidarın hesaplarını bozabilir. Komisyonun açık ve şeffaf olması koşulunu söyleyen CHP bu sürecin garantisi ve denetleyicisi olabilir. Ama muhalefet dışlanarak toplumsal barış sağlanamaz.

Bütün güçlüklerine rağmen bu yeni süreçte DEM ile CHP birbirinden uzaklaşarak değil tam aksine ortak hareket etmeye özen ve önem vermeliler. Bu ortak hareket etme ideası muhalefetin önemli dinamikleri olan sol ve sosyalist güçlerin de ortak mücadele de buluşmalarını kolaylaştıracaktır. CHP’nin komisyonda yer almış olması, iktidarın anti demokratik uygulamaları karşısında ısrarcı tutum sergileyeceği bir zemin olacaktır. Barış ve demokrasi taleplerinde muhalefetin birlikte tutum belirlemesi kolaylaşacaktır.

Nihayetinde CHP, silahlı mücadelenin sonlandırıldığı Kürt sorununda barışçı ve demokratik adımlar atılması konusunda kamuoyunu ikna etmesi ve baskıyı artırması pekâlâ mümkün olabilir.

Kürt sorununun barışçıl çözümünde en küçük bir ihtimali dahi değerli görmeliyiz. Çünkü Türkiye’nin yönetilememe sorunundan çıkışı belki de buradan başlayacaktır. İktidarın gizli oyunlarına veya tuzaklarına gelmeden demokratikleşme için ilerleme sağlanabilir. Böylece iktidarın varsa oyunları veya hesapları bozulmuş olur ve yeni bir yol açabiliriz...

Sonuç olarak, DEM Parti, HDK, sol ve sosyalist güçler ile tüm toplumsal muhalefet hem içeride demokratikleşmeyi hem de bölgesel düzeyde barışı savunan, halkların eşitliğini ve özgürlüğünü esas alan ortak bir hattı örmekle yükümlüdür. Bu, yalnızca siyasal bir tercih değil, ülkenin geleceği açısından zorunluluk haline gelmiştir.

(NO/RT)

Kazasızlık ve belasızlık için

küçük harflerle

alçak tonlarda

düşük........

© Bianet