menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suruç'ta katledilen Murat’a…

12 0
21.07.2025

Onuncu yılı diyorlar!

İnanabilmek için tekrar tekrar patlama anının videosunu izlediğim, ancak mezarına gelince dank eden o gerçeğin onuncu yılı. Suruç Katliamı’nın onuncu yılında Murat Yurtgül nezdinde tüm yaşamını yitirenleri anmak için bir etkinlik düzenledi dün TODAP. Meslektaşların Murat, acının kolektif tarihini tüm onuruyla ve öfkesiyle tanıyan, sessizliğin şiddetini bilen, gözyaşına hemdert olmanın toplumsal sorumluluğunu taşıyan onurlu meslektaşların, hala ve iyi ki var olan meslektaşların tanığıyla, hocasıyla, dostuyla, kardeşiyle bir belgesel gösterimi ve söyleşi düzenledi dün; 33 düş yolcusunu anmak için.

Bir arkadaşın dediği gibi ‘sanki hepsi tek tek çok güzel insanlar’ ve yoldaşının dediği gibi ‘Rojava’ya her biri hayata dokunduğu yerden bir şeyler’ katmaya giden o 33 genç insan, ‘düş yolcuları’ için. Seni anlattı Hocan, ‘gözümüzün bebeği’ Hocan, seni anlattı can dostların. Ben ise lâl oldum…

Bu yazı hem dünkü bu etkinliğe hem de sana çok geç kalmış bir yazı. Ama, biliyorum, susmanın zamanı değil. Çünkü 10 yıl. Dönüp baktığında çok hızlı geçti belki? Yoo, Murat, çok yavaş geçti. Böyle inim inim inlete inlete geçti her günü. Dertten düş çıkartarak geçti, hiç umudumuz olmamasının umuduyla yaralarımızı kaşıyarak geçti, daha da öfkelenerek geçti, defalarca kadeh kaldırarak dost yüreklere ve sana… geçmedi. Geç kaldım yazmaya ve sana, dün de konuşamadım zaten lâl oldum…

Ha gayret dedim…

Ben hiç hocan olmadım senin Murat, tanıştığımızda hoca da değildim zaten. Biz aslında dost da değildik. Biz, bir kapı aralığında, bir acının öfkeli çığlığında, bir ‘nasıl yırtarız goygoyunda’, betonun en çirkininden yapılma ağaçsız bir bahçeyi umut dolu bir park gibi hissettirebilen dost bedenlerin halaylarında, kahkahasında, öfkesinde bir-arada olduk. Adını koymaya gerek var mı? Eğer ben ‘kaza değil cinayet’ yazıp tek başıma, kız başıma o betona oturabildiysem, tek başıma kalmayacağımı bildiğimden, senin, hocamın, arkadaşlarımın beni tek başıma bırakmayacağını bildiğimdendi, bir-araya gelebileceğimizi bildiğimden. Cesaret falan değil. Ben çok korkak bir insanım, bazen Lorde’un dediği gibi ‘cesaret etmemekten korkacak’ kadar korkak; bazen olanlardan olacaklardan daha fazla korkacak kadar korkak. Ben korkak ama hırçın, sen alabildiğine gözüpek ve cesur…nasıl buluştuk onca kapı aralığında? Aynı anda sığmasak da eşiklere ve aynı kapılarla sınanmasak da çoğu zaman, aynılığa ihtiyacımız yoktu bir arada olmak için. Biz hiç arkadaş olmadık belki ama bir-arada olduk, durduk, bağırdık, güldük. Farklı biçimlerde kapanmış kapıların zulmünü ve acısını, yüzümüze kapanır gibi düşleyebildiğimizden, be Murat. Düşün sadece umutlu bir gelecek için değil, acıya ortak olmak için, acının bir adaletsizliğin tarihi olduğunu bildiğimizden, bildiğinden.

Evet, ‘hepsi ayrı ayrı güzel insanlar.’ Çünkü o yolculuktan önce de düşmüşler düşlerinin peşine baksana. Hiç tesadüf değil bir-araya gelmeleri. Onlar, sadece bir gelecek inşasına mal edilmeyecek kadar politik bir düşün failleriydi. Rahat yastıklarında gözlerini kapatıp göğe bakmak değil bu düş, en mahrem acıların kolektif travmasını paylaşmaya hevesli, derdi olmadan hemdert olabilecek kadar onurlu varoluşların düşü bu, alfabenin tüm harfleriyle konuşan. Ve bir sürü yoldaşı var bu düşün bu topraklarda hiç arkadaş olmadığı…

Düş’ün derdimizdi Murat, hâlâ öyle. Neye yeteriz bilmiyorum ama göğe bakabilmenin ayrıcalığını fark etmiş arkadaşların ve yoldaşların olarak düş’ünün yoluna düşmeye üşenmemiş her can’a, her sana, her barış’a bir nefes olmaya, nefeslerinizi hatırlatmaya devam edeceğiz. Ve susmayacağız, çünkü susmanın en büyük suç ortaklığı olduğunu biliyoruz: hâl olunca, lâl olmak düşsüz uykuya benzer.

Bir gayret bunları dedim…

(İÖ/EMK)

AİHM İkinci Bölüm 08.07.2025 tarihli Selahattin Demirtaş / Türkiye (No. 4) (Başvuru No. 13609/20) kararıyla Sözleşmenin 5.maddesinde düzenlenmiş olan “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı”nın ihlal edildiğine karar verdi.

AİHS Madde 5/4 gereğince tutuklama işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi, yasaya aykırı ise serbest bırakılması için herkes yargıya başvurabilir. Yargı makamları başvuru hakkında makul ve kısa sürede karar vermelidir. Başvurucunun Anayasa Mahkemesi tarafından kısa sürede yargısal denetim yapılmaması nedeniyle Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrasının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiştir.

AİHM’si; bire karşı altı oyla, Başvurucunun bir suç işlediğinden şüphelenmek........

© Bianet