menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sola park eden CHP, nihayet hareket mi ediyor?

18 1
03.07.2025

“Halkına karşı örgütlenmiş devlet bilincine isyan meşrudur” yazılı bu döviz dün akşam CHP’nin İmamoğlu’nun tutuklanmasının 100. Günü nedeniyle Saraçhane’de düzenlediği mitingde sorun oldu. Daha doğrusu polis bu dövizi “sorun haline” getirdi.

Oysa Miting için Beyazıt Meydanı’nda toplanan üniversiteli öğrencilerden birinin taşıdığı bu döviz, Beyazıt’tan Saraçhane’ye kadar yürüyüş boyunca sorun olmadı.

Dövizi taşıyan üniversite öğrencisi, “Bu dövizden neden rahatsız oldunuz, ben yazmadım bu sözü vardı zaten” diye ikna etmeye çalışsa da olmadı, neler oldu neler? Anlatacağım.

İmamoğlu’nun tutuklanmasının 100. gününde önce CHP Kadın Kolları Beyazıt Meydanı’nda bir araya geldi. Ellerinde tutuklanan kadınlar başta olmak üzere İmamoğlu’nun da fotoğraflarını taşıyan kadınlar “hak hukuk adalet” sloganı ile yürüdü. Yürüyüşte CHP Milletvekili Hukukçu ve Edebiyatçı Türkan Elçi ile CHP Kadın Kolları başkanı Dr. Asu Kaya da en öneydi.

Kadınlar Saraçhane’ye varmak üzereydiki Beyazıt Meydanı’nda farklı noktalara çağrı yapan ve sonrasında bir araya gelen binlerce öğrenci yürümeye başladı. Elbette eksik olur mu polisler de peşlerinden.

Polis her uyarı yaptığında gençlerden “Kadınlar öldürülürken polis nerdeydi?” Sloganı yükseldi. Polisler ise “Dikkat dikkat polis konuşuyor” cümlesini hep “Diplomasız Tayyip” sloganı yükseldiğinde yaptı.

Gençlere, lokantalarda, cafelerde oturan yurttaşlar da alkışlar ve “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları ile destek oldu. Gençlerden de zaman zaman “Şeriat isteyen defolup gitsin” sloganı yükseldi.

Solcu, sosyalist gençlerin nefreti büyüten değil, yaşamı savunan bir dille sokakta olması, küfürsüz, cinsiyetçi olmayan, transfobi ve homofobiden uzak bir söylemi tercih etmeleri yürüyüşün en umut verici yanlarından biriydi.

Yaklaşık yarım saat sonra Saraçhane girişine gelen gençler ve polis arasında yoğun olarak sözlü zaman zaman fiziksel tartışmalar oldu.

Az önce sözünü ettiğim döviz de tam olarak burada sorun oldu. Polis inatla bu dövizi alana alamayacağını söyledi, gençler direndi.

CHP’li görevliler ve milletvekilleri Yunus Emre ile Ali Gökçek geldi. Gençlere ve polis arasında diyalog başlattılar. Sonuç olarak, arama noktalarından arama yapılmaması konusunda ortaklaşıldı. Daha doğrusu aramayı CHP’den görevlilerin yapması konusunda uzlaşıldı. Uzlaşma sağlanmış binlerce insanın bir araya geldiği mitinge gençler de katılacaktı. Bir kaç öğrenci arama noktalarından geçmişti ki “Hüseyin ve Mahir” pankartlarının yırtıldığı haberi geldi.

Bunun üzerine gençlerden 1968’i sahiplenen sloganlar yükseldi ve geçiş yapmaktan vazgeçtiler. Yeniden tartışmalar başladı. Gençler, oldukça haklı bir noktadan “Pankartlarımız yırtıldı içeri girmiyoruz” derken, polisler “ne var yani” diye ısrar etti. CHP’li görevliler ve milletvekilleri aradan çekilmek zorunda kaldı. Bu kez Mahmut Tanal geldi. Milletvekilleri Tanal ve Emre sık sık polisle tartıştı fakat polisler ikna olmadılar. Gençler içeri giren arkadaşlarını da yanlarına davet ettikten sonra miting alanından sloganlarla ayrılmaya karar verdiklerini açıkladı.

Onurlu, dürüst ve dostane tam olarak devrimci bir duruşla ordaydılar. Hiçbir arkadaşlarını geride bırakmadıkları gibi devrimci önderlere de sahip çıkmaktan bir adım geri atmadılar.

Sol örgütlerden gelen, sosyalist gençler bir turnasol gibi. Bir direnişte, mücadelede gençler, gençlik yoksa umut azalmış gibi. Gençler, gençlik değişimin kendisi çünkü. Maalesef sol sosyalist gençlerin alandan ayrılması bence alanı daha güvencesiz bir hale getirdi.

Çünkü geriye üslup bilmeyen, kendileri ile polis arasında diyalog kurmak isteyen çoğu kişiye karşı hareket eden, maalesef aşırı derecede küfürlü konuşan bir grup genç kaldı.

Kurt işareti yapan, sanırım herkese düşman olan bu gençlere dair öncelikle kendi bağlı bulundukları sanırım Özdağ’ın Zafer Partisi’nin hareket geçmesi gerekiyor. Bu gençleri, iyilik ve güzellikte bir araya getirmek, dönüşmelerini sağlamak, kapsayıcı bir şekilde yaşayabileceğimizi anlatmak önce Özdağ’ın görevi. Memleket hepimizin, hepimize yeter. Bu ve bir sürü düsturu anlatmak, bir arada yaşama kültüründen söz etmek….

Öyle ya sonuçta Özdağ, Gezi davası kapsamında 2017'de tutuklanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala için, "Masum olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Keşke daha önce sahip çıksaydım" dediğine göre o da hukuk ve herkes için eşit ve adil bir yaşamın hak olduğunu anladı. En azından biraz olsa!

Alana girmeden ayrılmak zorunda kalan binlerce gencin peşine takılıp onları haberleştirmek derdine düşündüğüm için bu kez Özgür Özel’i dinleme şansını yakalayamadım.

Açıkçası, gündüz saatlerinde LeMan’a yönelik saldırılara karşı cesaretle konuşan ve insan hakları savunuculuğu konusunda birçok lidere örnek olabilecek bir duruş sergileyen Özgür Özel’in miting konuşmasını merak ediyordum. Sonrasında haberi okuduğumda gördüm ki, “Bu meydanın ötekisi yoktur” diyerek sadece toplumsal barışa değil, siyasetin diline de yeni bir seviye kazandırmış. Çıtayı bir kez daha yukarı taşıdığı çok açıktı.

Özel’in konuşmalarında en başından beri, tek bir mücadele hattı görmüyorum........

© Bianet