menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Silahlar susarsa hayat değişir

14 1
28.09.2025

“Pompalı tüfeği internetten satın aldım.”

Bu sözler, lise öğrencisi Helin Palandöken’i 13 Ekim 2017’de, Pendik’te okul çıkışında pompalı tüfekle öldüren fail Mustafa Yetgin’e ait.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, Helin Palandöken’i öldüren Mustafa Yetgin’e verilen ağırlaştırılmış müebbet ve 28 yıl 6 ay hapis cezasını 2019’da onadı.

Helin, henüz 17 yaşındaydı. Ölümünden sadece birkaç gün önce sosyal medya hesabına, “Gizli bir platonik sapığım var, sokağa çıkmaya korkuyorum” diye yazmıştı…

Bugün 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü. Bu gün, ne yazık ki Türkiye’de giderek büyüyen bir soruna işaret ediyor: bireysel silahlanma.

İnternetten kolayca erişilebilen pompalı tüfekler, tabancalar, şiddet eğilimi taşıyanların elinde her gün yeni kadın ve çocuk ölümlerine neden oluyor.

bianet erkek şiddeti çetelesine göre, 2024’te erkekler 229 kadını ateşli silahla, 102 kadını kesici aletle, 35 kadını darp ederek ya da boğarak öldürdü. En az 2 kadın yakılarak öldürüldü, 10 kadının ölüm şekli ise basına yansımadı.

2025’in yalnızca Ocak–Ağustos döneminde ise 200 kadını öldürdü erkekler. Yine çeteleye göre kadınların 132’si (f) ateşli silahla, 46’sı (#) kesici aletle, 12’si (%6) darp edilerek, 6’sı (%3) boğularak öldürüldü. Bunun yanında 2 kadın yakıldı, 1 kadın balkondan atıldı, en az 1 kadının ölüm şekli ise bilinmiyor.

Hep söylüyorum, erkek şiddeti yalnızca kadınların hayatını değil, bütün toplumun huzurunu ve güvenliğini tehdit ediyor.

Bu şiddet, evin içinde başlayan ve sokakta silahla, bıçakla, yumrukla devam eden kesintisiz bir zincir. Kadınların en güvenli hissetmesi gereken evlerinde öldürülmesi, boşanmak istedikleri için hedef olmaları, çalıştıkları iş yerlerinde veya sokakta şiddetin hedefinde olmaları, bize erkek şiddetinin bireysel değil, toplumsal bir mesele olduğunu gösteriyor.

Ve bu şiddetle birleşen bireysel silahlanma, kadın cinayetlerini, daha da yaygın hale getiriyor. Bugün ateşli silahların bu kadar kolay ulaşılabilir olması, yalnızca kadınların değil, çocukların, ailelerin, yani hepimizin yaşamını tehdit eden bir toplumsal güvenlik sorunudur.

Ayrıca, çetele verileri gösteriyor ki, çözüm sürecinin konuşulduğu, silahların susması için adımların atıldığı dönemlerde erkek şiddetinde de belirgin bir azalma oluyor. Çünkü toplumsal şiddet, birbirinden bağımsız değil, savaş, çatışma, militarizm kadınların ve çocukların yaşamına da doğrudan yansıyor. Şiddetin de hayatın pek çok detayı gibi domino etkisi var. Şiddet nerede başlarsanız başlasın kimden gelirse gelsin mutlaka yayılıyor.

Tam da bu nedenle, bireysel silahlanma ile toplumsal çatışmalar arasında görünür ve güçlü bir bağ var. Silahların sustuğu her dönemde şiddetin genelinde yaşanan düşüş, bize barışın yalnızca siyaseti değil gündelik hayatı da değiştirdiğini gösteriyor.

Demem o ki eğer Kürt sorunu demokratik yollarla çözülürse, sadece çatışmalar sona ermeyecek. Memleketin ekonomisi rahatlayacak, erkekler kadınlara, çocuklara daha az şiddet uygulayacak, yurdun demokrasisi güçlenecek, toplumsal huzur yeniden inşa edilecek. Bu topraklarda yaşayan herkes, ama herkes, barış içinde yaşama hakkına sahip. Belki şimdilerde Meclis’te kurulan komisyon bunun bir aracı belki değil, bilmiyoruz, fakat barış hayalinin gerçek olması için denemeye değmez mi?

Daha önce denenmiş süreçlerdeki gibi olmasın diye bu memlekette barışı dileyen binlerce insan var. Bugün Bireysel Silahsızlanma Günü ve birileri çıkıp silahını bırakıp yurda dönmüş bir kadını Yüksel Genç’i hedef gösteriyor.

Hemen hatırlatayım. Genç, 1999’da Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Türkiye’ye gelen Barış Grubu üyesiydi yani “dağdan inin, ovada siyaset yapın” denilenlerin en somut adımıydı.

Genç ve arkadaşları, silahsız, demokratik çözüm için Türkiye’ye geldiklerinde cezaevine konuldular. Genç, cezaevinden çıktıktan sonra da kalemiyle, araştırmalarıyla çalışmalarını sürdürdü.........

© Bianet