menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sana alkış yok sandığı getir

12 4
28.08.2025

Gazeteci - yazar Sebahattin Ali’nin “Yeni Dünya” düzeni isimli öyküsünden bir bölümün içindeyiz sanki. Bilirsiniz belki öyküyü. Anadolu’nun küçük bir köyünde başlar.

Köylüler büyük umutlarla yeni bir düzene kavuşacaklarını düşünürler. Bu yeni düzenin kendilerine adalet, eşitlik, refah getireceğine inanırlar. Yöneticiler “artık her şey farklı olacak, köylünün hakkı korunacak” diye vaatlerde bulunmuştur.

Ancak kısa sürede köylüler anlar ki yeni düzen, eskisinin tekrarıdır. Toprak yine zenginin elinde, vergiler yine köylünün sırtındadır. Umut bağladıkları değişim, sadece yöneticilerin değişmesinden ibarettir.

Fakir köylü en küçük ihtiyacında bile engellerle karşılaşır. Hakkını aramaya kalktığında karşısında hep güçlüleri bulur. “Yeni dünya” denilen düzen, köylünün kaderini değiştirmez, sadece baskının biçimini değiştirir. Yani köylünün adalete olan özlemi bir kez daha ertelenir.

Öykünün sonunda köylüler, “yeni dünya”nın aslında “eski dünyanın” aynısı olduğunu görürler. Tek fark, eskiden adaletsizliği yapanların isimleri ile şimdiki isimler değişmiştir. Köylü için açlık ve adaletsizlik baki kalmıştır.

Sadece AKP’li yıllardan söz etmiyorum, ülkenin kuruluşundan bu yana yurttaşların yaşadığı durum buna benze değil mi sizce de?

27 Ağustos akşamı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sürecinde başladığı protesto eylemlerinin 50’incisi Beyoğlu Belediyesi önünde Şişhane Meydanı’nda yaptı.

Miting alanına geçmek isteyen yurttaşlar polis arama noktalarından geçtikten sonra alana girdiler elbette hemen her mitingde yaptığım önce kadınlara uzattım ses kayıt cihazımı. Sordum, “Sizi buraya getiren motivasyon ne?”.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üyesi Şirin Şanlı hızlıca yanıt veriyor:

“İrademiz gasp edildi. Daha ne olsun? İrademe sahip çıkmak istiyorum. Oyumu emanet ettiğimiz seçme seçilme hakkımız için buradayım ve tabiki hukuksuzluğun karşısında olmak için buradayım” diyor.

Miting alanında dolaşırken gördüğüm şey diğer mitinglerden biraz daha farklı. İlk başta coşku ve katılım önceki mitinglere oranla daha az gibi görünüyor. Mitinge gelen katılımcılarla muhtemelen bazı metro duraklarının kapatılması etkili oldu herhalde diye konuşurken alanda düdük, CHP bayrağı satan satıcı “İlerleyen saatlerde artabilir. Ben hemen bütün mitinglere gittim buraya katılım az değil fakat o eski yoğun katılım azalmış gibi” diyor.

“Peki her mitingde olan burada olmayan ya da tam tersi bir durum gözlemliyor musunuz?” diye soruyorum. “Burada polisler çok gergin, hele bi durun insanlar daha gelmedi daha” diyor. “Haklısınız” deyip yanından uzaklaşıyorum ve polis arama noktalarına geçmeye çalıştığım esnada “Dikkat dikkat polis konuşuyor, attığınız sloganlar yasa dışıdır” uyarısı yükseliyor. Benim duyduğum slogan “Diplomasız Tayyip” fakat alandaki gazeteciler “Hak hukuk adalet” sloganına da bu uyarının yapıldığını söylüyor.

Tekrar alana dönüğümde başka bir kadınla sohbete başlıyoruz. "Neden buradasınız" soruma, “Söyleyecek o kadar çok nedenim var ki” diye yanıt veriyor.

Adalete güvenmekten söz ediyor. “Hele kadınlar olarak adalete olan güvenimizin geri geldiği günler olmalı bu yüzden buradayım” diyor. “Hak için hukuk için buradayım fakat en çok da tutuklu belediye başkanlarımız için buradayım” diye vurguluyor.

Alanda gözlemlediğim şey de biraz bunla ilgili. Başka mitinglerde daha çok CHP ve Ekrem İmamoğlu’nun özgürlüğünden söz edilirken bu kez İnan Güney’in adı daha çok öne çıkıyor. Bunun nedeni mitingin sadece Beyoğlu’nda olması değil daha çok Güney’in yurttaşlarla kurmuş olduğu özel diyalog. İnan Güney’i tanıdıkları bir komşu çocuğu gibi görüyorlar. “Bizim çocuk tutuklandı ya kabul etmiyoruz, ya büyük haksızlık” diyenleri duyuyorum. Mesela bir kadın, “Okmeydanı’nda ağlayan insanlar var. Bizler, başkanımız için buradayız. İnan Güney gece gündüz bizler için çalışan biriydi. Ona yapılan bu haksızlığı kabul edemiyorum” diye anlatıyor.

O kadar insanla konuşuyorum ki hepsinin ortak kelimeleri halkın yaşamına dair de bilgi veriyor. Alandan yükselen ortak talep yargının işlevsiz hale getirilmiş olması, yani adalet, yüksek enflasyon yani yoksulluk, belirsizlik. İnsanlar hem adaletsizlikten hem de yoksulluktan söz ederken buradan çıkışın tek yolunu “AKP’siz bir Türkiye” olarak görüyor.

Burada CHP’ye yönelen eleştiriler de yok değil. Mesela bir kadın, “Biz sülalece CHP’liyiz. Bir Kemal Kılıçdaroğlu varken AKP’ye oy verdim. Kemal Kılıçdaroğlu’nu seviyorum fakat yok ona hiç güvenmedim, CHP’yi mahvetti. Özgür Özel gelince CHP’nin değiştiğini düşündüm. Şimdi onun için buradayım. Ona güveniyorum. Sanki CHP bu kez başaracak. Artık tüm mitinglere gidiyorum” diyor.

Kadınla sohbetimi duyan yaşlı bir erkek yanımızdan geçerken “Diktatörlüğe karşı buradayım” diyor.

Alanın dışında, KESK, ESP ve yaşam savunucularının pankart ve dövizlerini görüyorum. Zaman zaman sloganlar yükseliyor, gerilimler artıyor zaman zaman eski rutin akışına dönüyor.

Özgür Özel’in konuşması sırasında miting alanının içinde onu dinleme eğilimi yüksek iken alanın dışında ondan çok daha ünlü olan biri var ki o da Pikaçhu. Onunla fotoğraf çektirmek isteyen çok. “Tutuklu gençler var iyi ki sen dışarıdasın” diyorum, gülümsüyor, “Hızlı koştum” diyor fotoğraf çektirmeye devam ederken.

Bu sırada bir grup........

© Bianet