menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Murat Beşer’den Nesrin Sipahi kitabı: Yeşilköy’den sahnelerin zirvesine

28 0
16.08.2025

Müziğinin incelikli yorumcularından Nesrin Sipahi, hem sesi hem de sahne zarafetiyle yalnızca bir sanatçı değil, aynı zamanda bir dönemin hafızasında yer eden kültürel bir simge.

Murat Beşer’in kaleme aldığı Nesrin Sipahi – Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi, Yeşilköy’deki çocukluk günlerinden başlayarak radyolar, plak stüdyoları, turneler ve gazino sahnelerine uzanan dolu dolu bir yolculuğu anlatıyor. Kitap, İletişim Yayınları aracılığı ile okurla buluştu.

Beşer, titizlikle hazırladığı bu biyografide, Sipahi’nin müzik kariyerindeki dönüm noktalarını, sahne başarılarını, dostluklarını, aile bağlarını ve çoğu dinleyicinin bilmediği renkli anılarını aktarıyor.

Kitap, sadece bir sanatçının portresi değil, 60 yıla yayılan bir zaman diliminde Türkiye’nin müzik ve kültür hayatına da ışık tutuyor. Murat Beşer, kitabıyla ilgili sorulamızı bianet için yanıtladı.

Nesrin Sipahi’nin hayatını kaleme almaya nasıl karar verdiniz? Bu süreçte sizi en çok etkileyen olay veya anı neydi?

Nesrin Hanım çocukluk günlerimde babamın radyosundan küçücük odamıza yayılan sesler arasında en fazla hafızamda kalanlardan biriydi. Ayrıca babamın da en sevdiği solistlerdendi. Gönlümün ıssız köşesinde saklı kalmış bu ses, kendisini 2016 yılında bir televizyon programının kulisinde karşı karşıya geldiğimizde yankılandı.

Tereddüt etmeden kendisine kitap teklifinde bulundum. Evet yanıtı iki yıl sonra geldi, çünkü ilk sorduğumda “benim anlatılacak neyim var ki?” demişti. Ancak anlattıkça ortaya çıktı ki, Nesrin Hanım’ın anlatacak çok şeyi vardı. Hattı zatında da anlatmadığı da çok şeyin olduğuna da eminim.

Kitabınızda, Yeşilköy’de başlayan bir çocukluğun büyük bir başarı öyküsüne dönüşümünü anlatıyorsunuz. Sipahi’nin müzik kariyerinin ilk adımlarını atarken karşılaştığı en büyük zorluklar nelerdi?

Elbette bu konuda muhafazakâr baba faktörü en başta sayılmalı. Bin bir zahmetlerle ve verilen sözlerle babadan alınan rızanın sonrasında da Nesrin Hanım’ın başka bir şehre, Ankara’ya gidişi, orada yabancı bir çevrede ve muhtelif ayak oyunlarının döndüğü radyo ortamında sadece sesinin gücüyle tutunmaya çalışması sayılabilir. Bu güçlüklere bir de ekonomik olanlar eklenince pek de kolay olmayan yıllar olduğu hemen anlaşılıyor zaten.

Nesrin Sipahi’nin radyo günleri ve plak kayıtları, Türk müziği tarihinde önemli bir yer tutuyor. Bu dönemde onun müziğe getirdiği yenilikler veya farklılıklar nelerdi?

Bu konuda çok fazla şey söylenebilir ama birkaçını saymak gerekirse: gerek radyoda, gerek plaklarda gerekse de sahnelerdeki icrası kusursuzdu. Sırtını saza yaslamadan okur, sesinin gücüyle yükselir ve okuduğu her şarkıya içeriğine uygun bir ruh katardı.

Yaptığı her harekette o kadar kendinden emindi ki, hocaları bunları onun bilgisinin ve estetik gücünün ürünü olarak takdir ederlerdi. Bir diğer önemli özelliği ise halk müziği olsun, sanat müziği olsun, Batı müziği ya da pop müzik olsun, ayrım yapmaksızın hepsini benzer bir güzellikte başarıyla icra ederdi.

Kitabınızda, Sipahi’nin gazino dönemine de değiniyorsunuz. O dönemin gazino kültürü ve Sipahi’nin bu ortamdaki deneyimleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Nesrin Hanım gazino tarihimizin en güzel ve yüksek zamanlarına denk gelmişti. Gazinolar 60’li yıllarda eğlence hayatımızın en önemli alanlarından biriydi. Zengini olsun fakiri olsun halkımızın da müzik dinlemek ve eğlenmek için en çok tercih ettiği yerlerden biriydi.

Aslında gazino Nesrin Hanım’ın hiç istediği bir şey değildi ama sahneye çıkmayı ekonomik ihtiyaçlar münasebetiyle kabul etmişti. Nesrin Hanım 60’li yılları olağanüstü bir yoğunlukta yaşamış, bazen haftada sekiz program yapmış, bazen günlerde evine gelemediği olmuştu.

Örneğin 1961 yılbaşı gecesi sekiz programa birden koşturmuştu. Nesrin Hanım bir assolist olarak diğerlerinden üstündü, zira yetenek bir yana radyodan gelmişti ve aldığı eğitim onu avantajlı kılıyordu. Bunun dışında gerek repertuar çeşitliliği gerek sahne kostümleri açısından çok zengindi. Bazen şarkıdan şarkıya kıyafet değiştirdiği olurdu.

Nesrin Sipahi’nin aile hayatı ve dostlukları, sanat kariyerini nasıl etkiledi? Özellikle ailesinin onun müzik yolculuğundaki rolü neydi?

Nesrin Hanım’ın sanat kariyerini doğrudan etkileyen şeyin aile hayatı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Baba ocağından ayrıldıktan sonra, radyo günlerinde yaptığı evlilik Nesrin Hanım’ın sanat hayatında eskisinden daha etkili rol oynamaya başlamıştı. Kocası Aldemir Bey doğrudan tüm ipleri ele alarak menajerliğini üstlenmiş ve Nesrin Hanım’ı eğlence hayatının o hadiselerle dolu dünyasından uzak tutmuştu.

Nesrin Hanım da müzik dışında bu pozisyonu iyi bir ev kadını olarak tamamlamış ve iki çocuğunun üzerine titreyerek yetiştirmişti. Bizim müzik tarihimizde Nesrin Hanım kadar annelik, ev kadınlığı ve sahne hayatını birlikte dengeli ve hakkıyla yürüten bir başka isim zor bulunur.

Kitabınızda, Sipahi’nin bilinmeyen yönlerine de ışık tutuyorsunuz. Okuyucuların daha önce duymadığı, onunla ilgili en ilginç bilgi veya anı nedir?

Daha önce yazılmamış, çizilmemiş çok fazla anı var burada, kaldı ki bazılarını çok özel diye kitaba almadık. En ilginç olanlardan biri Zeki Müren’in kıskançlığı ile ilgili olanı. Zeki Müren’in eş assolist olarak gazino programına çıktığı tek isim Nesrin Sipahi, ki bu çok kısa sürmüş. Kitapta yer alıyor bazı ayrıntılar.

Nesrin Sipahi’nin müzik kariyerinde birlikte çalıştığı önemli isimler kimlerdi? Bu iş birliklerinin onun sanatına katkıları neler oldu?

Nesrin Sipahi Kitabı, yer yer sadece bir hayat hikayesi olmasının ötesine çıkıyor, yaşanan dönemin havasını, suyunu, ruhunu ve kültürünü de koklatıyor.

Nesrin Hanım’ın yaşantısında rol oynamış simalar hakkında da ufak bilgiler veriyor. Bu konuda adı zikredilmesi gereken çok isim var ama belli başlı dönemlerden birilerini saymak gerekirse sırasıyla, Papazyan Hanım, Ahmet Nuri Canaydın, Şerif İçli, Refik Ahmet Sevengil, Fahri Kopuz, Ruşen Kam, Suphi Ziya Özbekkan, Necdet Varol, Semahat Özdenses, Sadi Hoşses, Yavuz Özüstün, Şekip Ayhan Özışık...

Kitabınız, aynı zamanda bir dönemin kültürel portresini de sunuyor. Sipahi’nin kariyeri boyunca Türkiye’deki müzik ve kültür ortamında gözlemlediğiniz en belirgin değişimler nelerdi?

Nesrin Sipahi Kitabı, Cumhuriyet tarihimizin yaklaşık 60 yıllık bir zaman dilimi içinde geçiyor. Nesrin Hanım’ın radyoya girdiği ve doksanların başında jübilesini yaptığı zaman aralığı en mühim olanı.

Burada askeri darbelerden tutun da kültür yaşantımızdaki tüm değişikliklere kadar, altyapı ile üst yapı arasındaki tüm etkileşimi arka planda görmek mümkün. Nesrin Hanım’ın hayatı ve sanatı da bu değişiklilerden ve toplumsallıktan nasibini alıyor kaçınılmaz olarak.

Zaten hayatının tüm kırılma noktalarında toplumsal-kültürel değişimlerin nasıl rol oynadığını gözlemlemek mümkün. Zaten doksanlardaki vedasının da en önemli nedeni yozlaşma ve toplumsal çürümedir.

Nesrin Sipahi’nin sahne performansları ve izleyiciyle kurduğu bağ hakkında neler söyleyebilirsiniz? Onu izleyenlerin hafızasında nasıl bir iz bıraktı?

Nesrin Hanım’ın sahnedeyken seyircisiyle kurduğu iletişim çok sıcak ve sağlamdı. Bazen diyaloğa bile girer ama asal yüz göz olmaz, hatta gerektiğinde tatlı-sert yüzünü göstermekten de kaçınmazdı. Yaydığı pozitif enerji vasıtasıyla seyircisini ilk dakikalardan itibaren konserin içine çeker, bitene kadar da avcunun içinde tutardı.

Bu kitabı yazarken sizi en çok şaşırtan veya etkileyen keşif ne oldu? Nesrin Sipahi’nin hayatına dair sizi derinden etkileyen bir anekdot paylaşabilir misiniz?

Nesrin Hanım’ın ailesi tarafından henüz reşit olmadan, kendinden yaşça hayli büyük ve başka bir şehirse ikamet eden biriyle evlendirilmeye kalkışılmasına çok şaşırmış, bir o kadar da üzülmüştüm.

Neyse ki aile olay gerçekleşmeden yaptığı hatanın farkına vararak bu niyetinden ivedilikle vazgeçmiş. Hatta bu hadisenin sonrasında şöyle bir faydası olmuş: muhafazakâr baba Nesrin Hanım üzerindeki baskıyı yaptığı bu hataya üzülerek hafifletmiş.

Kitaptan bir bölümü buradan okuyabilirsiniz.

(EMK)

Geçtiğimiz hafta Lübnan hükümeti önemli bir karara imza atarak Hizbullah’ın kademeli olarak silahsızlandırılmasını öngören belgeyi kabul etti. ABD’nin baskısıyla alınan karar, ülkede İsrail işgaline karşı direnen asli askeri güç konumundaki Hizbullah destekçilerinin tepkisine yol açtı. Şii nüfusun yoğunlukla yaşadığı bölgelerde silahsızlandırılma kararına tepkiler büyüyor.

Peki, bu kararın arkasında neler var? Ülkeyi yeni........

© Bianet