menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kişisel olan politiktir, hele kadınsan

10 1
23.06.2025

“Çocukken etrafımda benim şimdi çocukları koruduğum gibi birileri olsaydı belki de şimdi bambaşka hayatım olurdu”

"Kadınların Gündemi" bu hafta biraz gecikti.
Genelde Cumartesi geceleri yayında olan yazımız, bu kez Pazar gününe sarktı. Sebebi ise oldukça keyifli: Dün akşam İznik'te, Fazıl Say’ın “İznik Türküsü”nü dinledim. Aslında doğrusu şu, Say’ın bestelediği soprano Görkem Ezgi Yıldırım’ın eşlik ettiği “İznik Türküsü”ni dinledim.

Göl kenarında, eşsiz tarihi geçmişi olan bir kentte, doğal güzelliklerin içinde sonsuz gökyüzünün altında hali ile ruhlarımız da oradan oraya savrulurken, yazıyı yetiştiremedim. Adeta arkadaşıma dönüşen siz okurlarımıza bir özür borcum var. Affola.

Ayrıca, Dünyada muhafazakâr siyaset yükselişte, her köşe başı savaş ya da çatışma… Ülkemizde ise hukuk, adalet terazisini şaşırmış. Durum buyken, bir haftalık yazı planı biraz kaymış çok mu? Ben de tam bunu düşündüm ve bu gecikmenin ardından yine her hafta yazıma eşlik eden şarkılarla birlikte yazı masasına oturdum.

Bu hafta gündem çok yoğun fakat özellikle iki konuyu gündeme almak mümkünse sizden de fikirlerinizi duymak istiyorum. Burada görüş, fikir ve önerilerinizi bana iletmek isterseniz evrim@bianet adresinden ulaşabileceğinizi de hatırlatmak isterim.

Gelelim ilk konuya: Nihal Candan’ın ölümü.

Anoreksiya Nervoza nedeniyle hayatını kaybetti. 30 yaşındaydı. Daha önce “yolsuzluk” ve “kara para aklama” iddiaları ile tutuklanıp serbest bırakıldı.

Dün (21 Haziran) Kilyos Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlandı Candan. Yaşarken, sıklıkla gündeme gelen konuşulan bir isim olan Candan ölünce de benzer bir durumla karşılaştı. Maalesef sosyal medyada oldukça tartışıldı, konuşuldu.

İki görüş öne çıktı. Kimileri, Candan’ın bireysel kararları doğrultusunda bu şekilde hayatını kaybettiğini söyledi, cezaevlerini süreçlerini hatırlattı, söyleşilerde cezaevine tekrar girmemek için bu şekilde kilo vermek istediğini yazdı.

Kimileri de günümüz insan ilişkilerinin, güzelliğin “zayıf” olmakla eş değer tutulup çoğunluğu kadınlar olmak üzere insanlar üzerinde baskı kurduğunu ve Nihal Candan’ın da bu ve benzeri nedenlerle hayatını kaybettiğini yazdı.

Bu konuda, ikinci görüşe daha yakınım. Nihal Candan’ın ölümünü, sadece bireysel bir “sağlık sorunu” olarak görmüyorum.

Topluma ve kadın bedenine dayatılan estetik takıntıların, linç kültürünün ve medya şovlarının ağır bilançosu sanırım.

Bireysel bir karar dediğimiz de sonuçta kaynağını toplumdan toplumu oluşturan medya, yargı, siyasetten alıyor.

Demem o ki, kişisel olan aslında aynı zamanda politiktir. Muhtemelen tam anlatamayacağım. Sözü sahibine bırakayım: “Özel olan politiktir.”

1960’ların sonu, sokakta yükselen öğrenci hareketleri ve kadınların evden çıkıp kendilerini ifade etmeye başladıkları zamanlar. Bu söz, özellikle ikinci dalga feminizmin ve radikal feminist hareketin temel cümlelerindendi. Her kadının yaşadığı kişisel deneyim aslında politik bir gerçekliğe işaret ediyordu. Çünkü mesele sadece evin içinde kalmıyor, toplumsal yapılarla doğrudan ilişkileniyordu.

Carol Hanisch’in 1969’da yazdığı ve 1970’te yayımlanan “The Personal is Political” (Özel Olan Politiktir) başlıklı metni bu düşüncenin taşıyıcısıydı. Hanisch, o metinde açıkça şöyle diyordu:

"Gerçekte, her ilişki bir sınıf ilişkisidir. Bu nedenle kadın ve erkeğin ilişkisindeki kişisel sorunlar, kolektif olarak çözülebilecek politik sorunlardır."

Söylem, yalnızca bir fikirden ibaret kalmadı.........

© Bianet