menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kardeşin duymadığını kim duyar: CHP’nin doğum günü

17 7
10.09.2025

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 102. kuruluş yıldönümü.

Yıl dönümünde de dört koldan mücadele içinde. CHP İstanbul İl Başkanlığına mahkemenin atama yapması, partinin kurultayına yönelik 15 Eylül’deki dava ve 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde Ekrem İmamoğlu’nun yargılanacağı “diploma” davası.

Aslına bakarsanız, CHP sadece bugün değil, pek çok kez baskı altına alınmaya ve hatta yok edilmeye çalışıldı.

Genel başkanları suikast girişimlerine uğradı, linç edilmek istendi. Kimi zaman parti kapatıldı, kimi zaman yöneticileri ve il başkanları cezaevine gönderildi.

Geçmişten itibaren de CHP’nin bazı politikalarını eleştirebiliriz, eksik bulabiliriz, partili olan da olmayan da fikrini söyler, söyledi. Fakat CHP’nin bugün getirildiği noktayı düşündüğümüzde CHP’nin içine itildiği-çekildiği tartışma ortamını memleketin diğer hiçbir meselesinden ayrı düşünemeyiz.

Mesela kadınların haklarının gasp edilmesi ile bir partiye kayyım atanmak istenmesi arasında sanıldığının aksine çok güçlü bir bağ var. Bu bağa muhafazakârlık mı dersiniz, otokrasi mi, bilemem.

Artık herkes biliyor ki demokrasinin en temel ölçütü sandıktır, seçme hakkıdır. Eğer bu hakka müdahale varsa, bunun adı açıktır: faşizm.

Bağı daha da somutlaştırayım: “Ben sizi istediğim gibi dizayn ederim. Kadının ne giyeceğine, saat kaçta dışarı çıkacağına ben karar veririm. Bana kim muhalefet edecek, onun da adını ben koyarım.” İşte bütün mesele budur. Hepsi birbirine zincir gibi bağlıdır.

Bu noktada daha önce de değindiğim bir kitaba bir kez daha işaret etmek isterim: Naomi Klein’ın “Şok Doktrini – Felaket Kapitalizminin Yükselişi.” Kitabı okuduğunuzda, ne demek istediğini çok daha net anlayacaksınız.

CHP’nin doğum gününe geleyim…

Bugün CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, 102. yıl kutlamaları kapsamında İstanbul Taksim’deki Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı.

İstiklal Caddesi boyunca her sokağın başında polisler dikkat çekiyordu. İnsan ister istemez düşünüyor: Bu polisler sadece Özgür Özel için mi buradaydı, yoksa Gürsel Tekin’in atanmasına karşı olası protestoları bastırmak için de mi?

Bir düşünün: Belediye başkanına oy veriyorsunuz, tutuklanıyor. İlçe başkanına oy veriyorsunuz, yerine kayyım atanıyor. İl başkanınızı seçiyorsunuz, görevden alınıyor. Sonra size dayatılan yöneticileri “sizin başkanınız” diye tanıtıyorlar. Bunun kabul edilebilir bir tarafı var mı? Seçme hakkı günümüz demokrasilerinin en temel ölçütü. Görünen o ki, CHP’liyseniz bu hak da sizden alınmak isteniyor. Bir dönem HDP ve DEM Partililerin yaşadığı baskılar, bugün CHP’lilerin üzerine yönelmiş durumda. Tam olarak aklımda dolaşan bu düşüncelerle törenin yapılacağı Taksim Meydanı’na vardım.

Alanda “Onursuz Gürsel” sloganları yükseliyor. Daha Özgür Özel gelmeden sloganlar havada uçuşuyor anlayacağınız. Özel ve Çelik’i destekleyenlerin sesi hiç eksilmiyor. Konuştuğum partililer, Özel ve Çelik’i partinin geleceği olarak görürken, Gürsel Tekin’e büyük tepki gösteriyordu. “Neden böyle bir zamanda böyle bir hamle yaptı?” sorusu herkesin aklındaydı. Kadınların, gençlerin, toplumun büyük kesiminin değişim için umut bağladığı bir dönemde, ülkenin sorunları ortadayken, bu çıkışın amacı neydi? Belki bunu yıllar sonra........

© Bianet