menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dengbêj Xalide: En kıymetli bilgiler dengbêj sesindedir

11 8
17.05.2025

Evde yankılanan bir sesle başladı her şey. Bir teybin içinden dökülen kelimeler, bir çocuğun yastığının altına gizlediği ezgilerle büyüdü, çoğaldı, çoğalttı… O çocuk büyüdü ve sahnede, sadece şarkı söyleyen biri olmadı, bir tarihin, bir halkın hafızasını taşıyan sese dönüştü.

Dengbêj Xalide, dengbêjlik geleneğini sadece yaşatmakla kalmıyor, ona kadın hafızasını, direnişi ve hesaplaşmayı da katıyor. Erkek egemen sözlü kültür alanına, “kadının sesi günahtır” denilen bir tarihten yürüyerek, güçlü bir kadın sesi olarak geliyor. Onun için sahne bir tiyatro değil, bir zaman makinesi. Her kelimesiyle geçmişe dokunuyor, her ezgisiyle bir halkın acısını, aşkını, ayrılığını dile getiriyor.

“Bir çocuk için süt neyse, Kürt halkı için de dil ve dengbêjlik odur” diyen Dengbêj Xalide tüm halklara sesleniyor: “Kadınlar, tarihteki kadın dengbêjlerin izini sürsün. Gücü orada bulacaklar.”

Dengbêjliğe nasıl adım attınız? Bu yolculuk sizin için nasıl başladı?

Dengbêjliğe, dengbêj bir ailenin çocuğu olmanın verdiği şansla başladım. En büyük ilham kaynağım babamdı. Ama sadece o değil; babaannem, annem, halam, teyzelerim… Hepsi dengbêjdi ya da dengbêjlik geleneğiyle iç içeydi. Özellikle teyzem, bölgedeki en iyi seslerden biri olarak kendi coğrafyasında tanınıyordu. Ben onların arasında büyüdüm. Bu seslerin arasında büyümek, bana bu geleneği adeta emanet etti.

Babamın evdeki pilli teybi sürekli açıktı. Sabah akşam, evin her köşesinde dengbêj sesleri yankılanırdı. Ben bu seslerle oynar, bu seslerle uyurdum. Gece uyumadan önce teybi yastığımın altına koyar, sabaha kadar dengbêj dinlerdim.

Bu bir merakın ötesinde, içsel bir çağrıydı benim için. Babam sağken bana “Senin sesinde bir ışık görüyorum, istersen sen de söyleyebilirsin” demişti. O söz kulağıma küpe oldu. Babamın vefatından sonra bu sözü kendime bir vasiyet gibi benimsedim. Dengbêjlik benim için ulusal bir kimlik. Eğer biz özgür bir halk olsaydık belki de Dengbêjlik yapma isteğim bu kadar derin olmayacaktı. Benim için Dengbêjlik de ısrar özgürlüğe olan ısrarım kadar eş değer taşıyor benim için .

Dengbêjlik sizin için sadece bir müzik biçimi mi, yoksa daha fazlası mı?

Kesinlikle çok daha fazlası. Mezopotamya Kültür Merkezi'nde müzikal çalışmalara başladıktan sonra dengbêjlik sadece bir sanat dalı değil, bir yaşam biçimi hâline geldi. Bu yola beni iten şey, dengbêjliğe duyduğum büyük sevgi ve ona olan derin bağlılıktı.

Bir kadın olarak dengbêj olmak nasıl bir deneyim? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Kadın olarak dengbêjlik yapmak, özellikle bu sözlü geleneğin erkek egemen alanlarında yer almak çok zordu. Gençliğimin başlarında bu alana adım attığımda büyük zorluklarla karşılaştım. Ama bu zorluklar beni geri itmedi, aksine kadın dengbêjlik tarihine yöneltti. Araştırdıkça gördüm ki, Kürt dengbêjlik kültürü aslında kadınların yarattığı bir gelenek. Tarihte bu kültürü bize bırakan kadınların izini sürünce kendi kimliğimle barıştım.

İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte kadının sesi bastırıldı, dengbêjliği bile günah sayıldı. Ama ben bu kültürel kırılmayla hesaplaşmayı kendime görev edindim. Eğer bu mirası kadınlar yarattıysa, ben de bu halkın, bu kültürün bir kızı olarak ona sahip çıkmakla yükümlüyüm dedim. Artık divanlarda erkeklerle aynı masada oturmak beni zorlamıyor, çünkü arkamda güçlü bir kadın tarihi var.

Sahneye çıktığınızda, bir eseri okurken ne hissediyorsunuz?

Ben her okuduğum eserde bir zaman yolculuğuna çıkıyorum. Mesela "Werî Yeman’ı okurken, onu derlediğim teyzelerimin, annemin ,babaannemin, dayılarımın ruh dünyasına giriyorum. “Fatma İsa’nın Mihosu”nu okurken Fatma İsa’nın ağzından konuşuyorum. “Sinan-ı Kiriv”i okurken Sakine’nin gözünden o zamana tınık olup kirvelğin iki aşık insanı nasıl kahrettiğini görüyorum.
“Derwêşê Evdî ‘yî seslendirirken Edûlê nîn dilinden o zamana yolculuk yapıyorum. O tarihsel yolculuklarda ruhumun derinliklerinde bütün yaşanmışlıklar yeniden canlanıyor. O nedenle sahnede değil oradan dinleyicilere o sesleri duyurma hissi ile yorumluyorum bütün eserleri. Sahne bir tiyatro gibi, ama ben onu içimde yaşıyorum. Her kelimeyle o dönemin acısına, aşkına, ayrılığına dokunuyorum.

Genç kuşaklara ne önerirsiniz? Dengbêjlik nasıl aktarılmalı?
Dengbêjler, yaşadıkları coğrafyanın sosyoloğu, vicdanı, hafızasıdır. Yazının olmadığı dönemlerde bile sözle tarihi taşımışlardır. Bugün gençler bu geleneğe sadece bir hobi, bir gösteri aracı gibi yaklaşıyor. Bu çok büyük bir kayıp olur. Özellikle genç kadınlara çağrım şu: Tıpkı benim gibi tarihteki kadın dengbêjleri araştırsınlar. Onların yaşamına, sesine dokunsunlar. Bu yolculuğa çıktıklarında, kendilerini daha derinden tanıyacaklar ve bu geleneğe daha çok bağlanacaklardır.

Bugün dengbêjlik yapmanın en zor yanı sizce nedir?
Bugün sadece evde oturup söylemekle dengbêj olunmuyor. En büyük eksiklik kurumsal destek. Organizasyon eksikliği çok büyük. Dengbêjleri bir araya getirecek, seslerini duyuracak platformlar yok denecek kadar az. Oysa bir dengbêj için en acı şey, kendi halkına sesini duyuramamaktır.

Son olarak sizi ayakta tutan şey nedir?
Bugün 15 Mayıs Kürt Dili Bayramı. Bu vesileyle şunu söylemek isterim: Bir çocuk için annenin sütü ne kadar kıymetliyse, Kürt halkı için de dili, kültürü ve dengbêjliği o kadar elzemdir. Ben, yok sayılmış bir halkın, bir coğrafyanın çocuğuyum. Bu kültürde, bu bahçede bir kıvılcım olabiliyorsam, işte bu beni ayakta tutan en büyük umuttur.

Dengbêj olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Benim okulumu sorarsanız, cevabım nettir: Dengbêjler. Çocukluğumdan beri hangi dengbêji görsem eteğine oturdum. Onları dinledim, onlardan öğrendim. Kimseyi küçük görmedim. En hakir görüleni bile dinledim, sohbet ettim. Çünkü dengbêjlik bir edebiyat, bir felsefe, bir yaşam bilgisidir. Onun için derim ki: Geleneği yaşatmak istiyorsanız, dengbêjleri okulunuz bilin.

(EMK)

2010 yılında Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları bölümünde bir yüksek lisans........

© Bianet