Ayşe Tokyaz cinayetinde faillerden ezber savunma: “Merdivenden düştü”, “bilmiyorum”
Ayşe Tokyaz, 22 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Eski polis Cemil Koç, ayrılmak istediği için Tokyaz’ı öldürdü.
Cinayetin ardından Tokyaz’ın cansız bedeni bir valize konularak evden çıkarıldı. Olay, güvenlik kamerası görüntüleriyle belgelenmiş durumda. Görüntülerde, Cemil Koç’un valizi taşıdığı ve bir başka kişinin ona yardım ettiği açıkça görülüyor. Buna rağmen Koç, “Olay anında orada değildim" diye savunma yaptı.
Ayşe'nin kız kardeşi Esra Tokyaz, Cemil Koç’un Ayşe’ye uzun süre şiddet uyguladığını ve onu alıkoyduğunu bu durumu defalarca resmi makamlara bildirdiklerini söyledi. Ancak olay, ne yazık ki ancak Ayşe’nin ölümüyle gündeme geldi.
Cemil Koç’la birlikte altı kişi daha tutuklandı: Cemal Aslan, Erhan Girgin, Barış Can Aydın, Necmettin Ecer, Yusuf Ziya Sancak ve Mustafa Enes Aktaşçı.
Şüphelilerin birçoğu, önceki ifadelerini yineleyerek olayla ilgileri olmadığını savundu. Ancak ifadeler arasında ciddi çelişkiler bulunuyor. Küçükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliği, Koç’la birlikte tüm şüpheliler hakkında tutuklama kararı verdi. bianet’in ulaştığı bilgilere göre bir şüpheli daha var. Kendisi firari konumda ve aranıyor.
Örneğin, Cemal Aslan savunmasında Ayşe’nin “merdivenlerden düşerek” öldüğünü öne sürerken, Cemil Koç, cansız bedenin bulunduğu valizi taşıdığı anlara ait görüntüleri inkâr etti. Olay anında orada olmadığını iddia etmesine rağmen, kamera kayıtları tam tersini gösteriyor.
Avukat savunmaları da benzer biçimde, şüphelilerin olayla ilgisi olmadığını ileri sürüyor. Ancak mahkeme, “kuvvetli suç şüphesi” ile birlikte “kaçma ve delil karartma ihtimali” gerekçeleriyle Cemil Koç ve Cemal Aslan hakkında tutuklama kararı verdi. Diğer 5 şüpheli de aynı gerekçelerle tutuklandı.
Şüphelilerin savcılıkta ve mahkemede sık sık “bilmiyorum” yanıtını vermeleri de dikkat çeken bir diğer detay.
Şu aşamada eldeki deliller, olayın bir kaza değil, planlı bir cinayet olduğunu güçlü şekilde ortaya koyuyor. Kamera görüntüleri, çelişkili ifadeler ve daha önce kayda geçen şiddet olayları bu olasılığı güçlendiriyor.
Ayşe Tokyaz’ın ölümü, münferit bir olay olmanın ötesinde: Geçmişte yapılan şikâyetlerin yetkililerce dikkate alınmaması ve sistemin koruyamadığı kadın gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Bir kez daha vurgulamak gerekiyor:
Cemil Koç ve Cemal Aslan hakkında, Küçükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliğince “kuvvetli suç şüphesi” ve “kaçma ile delil karartma ihtimali” gerekçesiyle tutuklama kararı verildi.
Diğer şüpheliler de, kamera görüntüleri, çelişkili ifadeler ve delil niteliğindeki beyanlar nedeniyle tutuklandı.
Dikkat çeken bir diğer detay ise, Cemil Koç’un avukatının, müvekkilinin olay yerinde sadece yardım amaçlı bulunduğunu iddia etmesi.
bianet’in erkek şiddeti çetelesine göre 2025’in ilk yarısında erkekler en az 131 kadını öldürdü. 178 kadının ölümü ise “şüpheli” olarak kayıtlara geçti.
Her şüpheli ölüm elbette bir cinayet değildir.
Ama her şüpheli kadın ölümü bir cinayet gibi soruşturulmalıdır. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ancak bu titizlikle ulaşılabilir.
2024’te kadın cinayetlerinde ve şüpheli ölümlerde belirgin bir artış var. 2025’in ilk altı ayı, bazı verilerde kısmi düşüşe işaret etse de, özellikle kadınları seks işçiliğine zorlama ve şüpheli ölümler gibi kritik başlıklarda ciddi bir yükselişi ortaya koyuyor.
Şiddet biçim değiştirerek, çeşitlenerek sürüyor.
Ancak devlet politikaları, yargı süreçleri ve toplumsal farkındalık bu tabloyu değiştirmekte yetersiz kalıyor.
Ayşe Tokyaz’ın ismi, maalesef bu durumun en çarpıcı örneklerinden. Eğer kız kardeşi Esra mücadele etmeseydi, kamera kayıtları ortaya çıkmasaydı Ayşe de istatistiklere “şüpheli kadın cinayeti/faili meçhul cinayet” olarak eklenecekti.
Tam da bu yüzden, her şüpheli kadın ölümü cinayet şüphesiyle ele alınmalı, her biri ayrı ayrı ve titizlikle soruşturulmalıdır!
İstanbul'da Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 16 Temmuz'da Ayşe Tokyaz için sokaktaydı. Bugün de Aralık Feminist Hareketi saat 19.30'da Beşiktaş Kartal Heykeli'nde buluşuyor.
1-Kadın ve onu öldüren erkeğin fotoğrafını yan yana kullanmayabiliriz.
2- Öldürülen kadının sosyal medyasından fotoğrafını alıp kullanmayın lütfen, onun yerine eylemlerden güçlendiren fotoğraflar kullanabilirsiniz. Kadını suçlayan ve okura kadının özel hayatı hakkında bilgi verirken, kadını suçlayan yargılayan bir kurguya neden oluyor.
3-Cinayet hakkında detaylı bilgi vermemek gerekiyor. Yol yöntem gösterirseniz kopya cinayetlere neden olabilirsiniz.
4-Cinayeti, şiddeti asla gerekçelendirmeyin "aşıktı", "ekonomik sorunları vardı" vs vs.
5-Erkek şiddetinin münferit değil sistematik bir sorun olduğunu anlatabilirsiniz. Bunun için istatiksel veri kullanıp STK'lerden görüş alabilirsiniz.
Bonus: Asla romantize etmeyin!
(EMK)
Erkek şiddeti bir kamu politikası haline geldi.
Bu cümleyi defalarca yazdım, anlaşılan daha çok yazacağım. Ne yazık ki.
Her seferinde karşımıza aynı tablo çıkıyor: Kadınların şiddetten korunmak için başvurduğu kurumlar, onları koruyamıyor. Şiddetin içinden, bir biçimde devletin yapıları çıkıyor.
Örneğin, eski polis memuru Cemil Koç, 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ı öldürdü. Ardından Ayşe’nin bedenini bir valize koyarak yol kenarına attı. Davayı Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üstlendi.
Dernek yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Kadın cinayetlerinin artışı kadar, öldürme biçimlerinin vahşileşmesi de politiktir. Her gün kadınları hedef gösteren, kadına yönelik öfkeyi besleyen siyasal iklim, hem bu cinayetlerin hem de yöntemlerinin zeminidir. Hesabını sadece faillerden değil, bu düzenin tamamından soracağız.”
İlk kırılma noktası İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiydi. O sözleşme, şiddetin sorumlusunu açıkça işaret ediyor ve çözümün de devletin yapıları eliyle sağlanacağını belirtiyordu. Sözleşme yürürlükten kaldırılınca, sanki devletin bu konudaki sorumluluğu da ortadan kalkmış gibi bir algı oluştu. Oysa durum böyle değil. Kadınları şiddetten korumak, kolluk güçlerinden yargıya kadar tüm kurumların görevi.
Daha önceki bir yazımda bu soruya şöyle yanıt vermiştim:
2010 ve 2024 verileri incelediğimde AKP’li yıllarda erkek şiddetini iki biçimde devlet politikası haline geldiğini söylemek mümkün.
Doğrudan........
© Bianet
