menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aykut Erdoğdu: İktidarın bu yönetim anlayışı ile Türkiye’yi taşıması mümkün değil

9 2
08.07.2025

Yıllarını kamuda denetim, yolsuzlukla mücadele ve saydamlık ilkelerine adamış bir bürokrat ve milletvekilli. Şimdi ise aynı suçlamalarla sanık sandalyesinde.

İBB'ye düzenlenen operasyonlar kapsamında tutuklanan CHP eski milletvekili Aykut Erdoğdu, tutuklandıktan sonra avukatları aracılığı ile Silivri Cezaevi’nden bianet’in sorularını yanıtladı.

“Mevcut siyasi ortamda benim tutuklanmam iktidarın normalidir” diyor Erdoğdu, “Gerçeklikten kopmuş iktidar mensupları için tutuklanmam bir zafer, ortalama bir vicdan için ise büyük bir haksızlık” diye devam ediyor.

Cezaevinde geçirdiği günleri “öfke ve kederle başlayan ama zamanla rasyonalite ve kararlılıkla örülen bir süreç” olarak tanımlıyor.

“Bu çilehanede ayakta kalmak için entelektüel ve politik birikim, ama en çok umut ve cesaret gerekiyor” derken, yalnız bireysel değil, toplumsal bir çağrı da yapıyor:

“Ahval ve şerait ne olursa olsun, umudu ve cesareti diri tutmalıyız. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

Yıllar boyunca yolsuzlukla mücadele etmiş bir bürokrat ve milletvekili olarak şimdi aynı suçlamalarla yargılanmak sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Bu çelişkiyi kişisel ve siyasal düzlemde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vicdan ve ahlak terazisinde büyük haksızlık diye düşünüyorum. Ancak mevcut siyasi ortamda benim tutuklanmam iktidarın normalidir. Ortalama bir vicdan için benim tutuklanmam haksız ve hukuksuz görülürken gerçeklikten kopmuş iktidar mensupları için benim tutuklanmam büyük bir zafer olarak görülüyor.

Tutukluluğum ilk günlerinde öfke ve keder hissediyordum. Zaman geçtikçe hapishane yalnızlığında etraflıca düşününce öfke ve keder yerini rasyonalite ve kararlılığa bırakıyor. Son birkaç haftadır bize yapılan operasyonların siyasi, ekonomik ve jeopolitik arka planını anlamaya çalışıyor ve gelişmelerin takvimini tahmin etmeye çalışıyorum.

Bu süreç sona erdiğinde nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz? Cezaevindeyken bile reform ve yeniden inşa planlarından söz ediyorsunuz; öncelikleriniz neler olurdu?

Bize yapılan bu hukuksuzluğu, her haksızlığı not ettik. Ancak şu an ilk önceliğim bu süreç boyunca ve sürecin sonunda vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne zeval gelmemesi.

Çökmüş devlet kurumlarının ve kadrolarının ayağa kaldırılması, temel reform alanlarında faaliyet planının ve takviminin hazırlanması, en önemlisi ekonomik krizi aşarak ekonomik iflasa dönüşen büyük bunalımdan çıkış yol haritasını hazırlamak.

Cezaevinde geçen zaman, dışarıda süre giden siyasi tartışmalardan ve haber akışından nasıl etkileniyor? Günlük rutininiz içinde bu gelişmeleri nasıl takip ediyor, nasıl yorumluyorsunuz?

Her gün sabah 8’de güne başlıyoruz. Bazen kalabalık bir heyetle (jandarma ile birlikte) hücrelerimizde arama yapılıyor. Sabah hızlı bir kahvaltı sonrası avluda yürüyüş veya egzersiz yapıyorum. Sabah 10’da ekmek, 11’de gazete geliyor.

Bu arada bulaşık yıkayıp hücre temizliği yapıyorum. Belirli bir kitap okuma programım var. Televizyonda sürekli Sözcü TV ve Halk TV açık oluyor. Çok nadiren müzik kanalı açıyorum.

Öğlen avukat veya vekil ziyareti varsa görüşe çıkıyorum. Avukatlarımız bize ulaşmak için Silivri koşullarında saatlerce beklemek zorunda kalıyorlar. Hücreden çıktığımız andan itibaren her noktada üst araması yapılıyor. Birbirimizle konuşmamız yasak ancak bizler selamlaşıp çok kısa hal hatır soruyoruz. Akşam 8’de tekrar sayım yapılıyor ve avlunun demir kapısı kapanıyor. Ahmed Arif’in dediği gibi “akşam erken iniyor mapushaneye.” Öğlen yemeği 12’de, akşam atıştırmalığı ise 16.00 gibi veriliyor. Kahvaltı için birkaç dilim ekmek, peynir, zeytin; bazen su böreği, simit veriliyor. Burada su ısıtıcısı sizin en önemli eşyanız. Bazılarının onunla pasta yaptığını duydum, şimdilik sadece yemek ısıtabiliyorum.

Fiziksel şartlara dair tablo oldukça ağır görünüyor. Bu süreçte sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?

Sağlığımı iyi tutmak için çaba sarf ediyorum. Burada bir revir var, ilaçlarımızı ve vitaminlerimizi verdiler. Benim tansiyon ve şeker rahatsızlığım nedeniyle elektrikli tansiyon ve şeker ölçme aleti benim adıma satın alındı, bana teslim edildi. Ara ara şeker ve tabiin dengesizliği yaşıyorum fakat sağlığımı tehlikeye atacak herhangi bir durum yok.

Umutsuzluğa kapıldığınız oluyor mu?

Yakın arkadaşım Ferdi Zeyrek’i kaybetmenin ardından büyük sıkıntılar yaşadım. Bunun dışında hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım.

Yaşadığım tüm güçlükler beni daha da güçlendiriyor. Hapishane, en temel ihtiyaçlarımızın lüks ve ulaşılmaz olduğu bir çilehane. Bu zorluklara katlanmak için entelektüel ve politik bir birikim ama en önemlisi umut ve cesaret gerekiyor.

Bu kadar baskı ve belirsizlik içinde moralinizi nasıl yüksek tutuyorsunuz?

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı, basit bir slogan olarak değil, anlamak ve uzun uzun düşünmek gereken bir çağrıdır. Hep beraber kurtaracağız, hep beraber kurtulacağız. Sosyal ve siyasal alanda anlık sonuçlar alamayız hemen.

Bizler aylarca hatta yıllarca burada kalabiliriz ama muhakkak çıkacağız, bundan hiçbir şüphem yok. Mevcut iktidarın bu yönetim anlayışı ile Türkiye’yi taşıması mümkün değil. Umarım hem kendilerine hem de ülkelerine daha fazla zarar vermezler. Benim halkımıza vereceğim en önemli mesaj; ahval ve şerait ne olursa olsun, umudu ve cesareti diri tutmalarıdır.

Tutuklamalar yalnızca bireyleri değil, kurumsal yapıları da hedef alıyor gibi görünüyor. Yakın döneme dair öngörünüz nedir?

Mevcut iktidar düştüğü bu karanlık kuyudan çıkmak için dalga dalga operasyonlar yapacak. Diğer belediyelerimize de saldırıp haksız, hukuksuz tutuklamalar yapabilirler. Muhalif medya ve sivil toplum hedefli operasyonlar da olabilir.

En küçük muhalif gösterilere saldırabilirler. Göstericiler tutuklanabilir. Hatta CHP’nin kurumsal kimliğine ve yönetimine müdahale edebilecek bir akıl tutulması olabilir. Bunu, bulundukları çaresizliğin beklenen sonuçları olarak görmek gerekiyor.

Bütün bu "şok edici ve dehşet verici” devlet gücü kullanımlarına karşı milletimiz büyük bir sabır ve kararlılıkla yanıt verecek. Ekonomi hızla kötüye gidecek. Devletimizin kurumsal yapısı aşınacak. En sonunda milletimiz bu duruma bir son verecek. Bu durumda kaçınmamız gereken duygu korku ve umutsuzluk; sarılmamız gereken duygu ise cesaret ve umuttur.

(EMK)

İşçi Sağlığı ve........

© Bianet