Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e açık mektup
Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e,
Tarafımıza ulaşan kamuya açık belgeler ve kurumsal yazışmalar doğrultusunda, Limak Holding ve IC Enerji ortaklığı tarafından kurulan YK Enerji’nin, Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na hitaben bir dilekçe sunduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu dilekçe, 213 Sayı ve “Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine İlişkin Yaşanan Hukuki ve Fiili İmkansızlıklar” Konu referansı ile kayıt altına alınmış; YK Enerji Yönetim Kurulu Üyeleri Birol Ergüven ve Murad Bayar imzasıyla resmi mercilere iletilmiştir.1
Dilekçede, şirketin yürütmekte olduğu projelerin;
· 3573 sayılı Zeytinliklerin Korunması Hakkında Kanun,
· idari yargı süreçleri neticesinde verilen yürütmeyi durdurma kararları,
· kamulaştırma işlemleri üzerindeki denetim mekanizmaları ve
· çevresel koruma hükümleri
nedeniyle sekteye uğradığı belirtilmiş; bu mevzuat hükümleri “yatırım ortamı açısından risk unsuru” olarak tanımlanmıştır.
İlgili başvuru metninde, yürürlükteki mevzuatın şirket faaliyetlerini sınırladığı gerekçesiyle, söz konusu düzenlemelerin ya esnetilmesi ya da tamamen kaldırılması yönünde yeni bir yasal düzenleme yapılması talep edilmiştir. Bu çerçevede, zeytinlik koruma alanları, acele kamulaştırma koşulları ve çevresel etki değerlendirmeleri gibi toplumsal öneme sahip yasal normların doğrudan hedef alındığı anlaşılmaktadır.
Bu talebin ardından, 2/3159 Esas Numaralı Kanun Teklifi başlığı altında, ilgili mevzuatlarda değişiklik öngören bir torba yasa teklifi AK Parti Grubu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Teklife imza atan milletvekillerinin bir bölümünün doğrudan maden ve enerji şirketleriyle ticari veya ailevi ilişkileri bulunduğu yönündeki iddialar da kamuoyunun dikkatinden kaçmamıştır.2
Söz konusu gelişme, yasama süreçlerinin şeffaflığı, yargı bağımsızlığı ve kamu yararı ilkeleri açısından ciddi bir denetim ve değerlendirme gerekliliğini beraberinde getirmektedir.
Sayın Bakan,
Türkiye'de enerji ve maden yatırımlarına yönelik uluslararası finansman, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda çevresel, sosyal ve hukuki risklerin de uluslararası ölçekte değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Limak Holding ve IC İçtaş ortaklığı, bu bağlamda Türkiye’nin en fazla dış finansman sağlayan enerji yatırımcıları arasında yer almaktadır.
Örnek olarak, İtalyan finans kurumu UniCredit, Türkiye'deki kömür yatırımlarına en yüksek düzeyde katılım gösteren yabancı banka olarak dikkat çekmiştir. 2014 yılında, UniCredit Türkiye iştiraki Yapı Kredi ve ortağı Koç Finansal Hizmetler aracılığıyla, Limak ve IC İçtaş’a, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin özelleştirme sonrası devralımı için iki ayrı kredi paketiyle toplamda 834 milyon dolar tutarında finansman sağlamıştır.3
Bu tesislerin bağlı bulunduğu Milas-Şekköy linyit madeni, halen genişlemeye devam etmekte; bu genişleme sebebiyle 21 köy doğrudan yerinden edilme tehdidi altındadır. Santraller, çevre mevzuatından istisna tutuldukları 2015–2019 yılları arasında ciddi çevresel ve halk sağlığı etkilerine yol açmış; bu süreçte 45 bin erken ölüm, 46 bin kişinin solunum ve kalp-damar hastalıkları nedeniyle hastaneye yatışı ve yaklaşık 12 milyon iş günü kaybı yaşandığı bilimsel raporlarla ortaya konmuştur.4
Bu nedenlerle, UniCredit, 2019 yılında Avrupa kamuoyu baskısı ve kampanyalar sonucunda Türkiye'deki kömür yatırımlarından çekilme kararı almıştır. Hatırlatmak isteriz ki bu karar, yalnızca finansal değil; kurumsal itibar, insan hakları ve çevresel sorumluluk ilkeleri açısından verilmiştir.5
Benzer biçimde, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) da, IC Enerji Holding’in yenilenebilir enerji alanındaki iştiraki olan İçtaş Sürdürülebilir Enerji Yatırımları AŞ’ye 100 milyon dolarlık doğrudan yatırım yapmıştır.6 Ancak Şubat 2022 itibarıyla, bu şirketin tüm hisseleri yeniden IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’ye devredilmiş, böylece finansmanın tam kontrolü grup bünyesinde yoğunlaştırılmıştır.7
Ne var ki EBRD'nin Türkiye'deki önceki faaliyetleri de kamuoyunun dikkatinden kaçmamıştır. Özellikle Türkiye Direktörü Arvid Tuerkner’in görevde bulunduğu dönemde Migros Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliği yapması, aynı dönemde bu şirkete sağlanan finansal destekler nedeniyle “çıkar çatışması” (conflict of interest) tartışmalarına konu olmuştur. IC Enerji’ye sağlanan finansman da, bu çerçevede EBRD’nin çevresel ve sosyal politika ilkeleriyle açıkça çelişmektedir ve daha dikkatli bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Özellikle “iklim dostu” olarak sunulan yenilenebilir yatırımların, aynı holding çatısı altında en ağır çevresel tahribata yol açan termik santrallerle bütünleşik biçimde sürdürülmesi, kurumsal uyum ve etik sorumluluk açısından ciddi bir sorgulama gerektirir.
Sayın Bakan,
Limak ve IC İçtaş ortaklığında faaliyet gösteren YK Enerji’nin, özelleştirme sonrası süreçte karşılaştığını belirttiği idari ve yargısal “zorluklar” gerekçesiyle, çevre koruma, orman ve zeytinlik alanları, acele kamulaştırma gibi temel mevzuatlara doğrudan müdahale edilmesini talep ettiği bilinmektedir. Bu talebin, doğrudan bir yasa değişikliği girişimiyle karşılık bulması ve TBMM gündemine bir Torba Yasa olarak getirilmesi, yalnızca iç hukuka değil, aynı zamanda uluslararası hukuk ve finansal uyum sistemlerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Aşağıda, Torba Yasa'nın yürürlüğe girmesi halinde ortaya çıkabilecek başlıca uyum ihlalleri özetlenmektedir:
AB düzeyinde kabul edilen bu direktif, şirketlerin ve kamu otoritelerinin:
· İnsan hakları ihlallerini önleme,
· Çevresel tahribatı engelleme,
· Şeffaflık ve bağımsızlık ilkesine uygun politika üretme
yükümlülüklerini açıkça tanımlar.
Torba Yasa’nın mevcut haliyle;
· Zeytinliklerin, karbon yutaklarının........
© Bianet
