menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeşil Sol Eş Sözcüsü Asena: Sosyalistler seyirci kalmamalı, 'Sol Odak' yaratılmalı

8 21
22.07.2025

PKK’nin silahlı mücadeleye son vererek kendini feshettiğini duyurmasıyla Türkiye’de ve bölgede 'demokratik çözüm' umudunu yeniden gündemde. Silahların susması demokratik siyaset alanında yeni bir başlangıç ihtimalini de tartışmaya açtı. Hükümetin, siyasi partilerin ve toplumsal muhalefetin bu yeni dönemde nasıl bir pozisyon alacağı kritik.

bianet olarak bu anlamda yeni süreci sosyalist parti temsilcileri ile konuşmaya devam ediyoruz. Son olarak PKK'nin silah yakma törenine de katılan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ahmet Asena sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle Süleymaniye’deki törenle ilgili gözlemlerinizi paylaşır mısınız, sizce kimlere nasıl bir mesaj verildi?

Tören adımların güçlülüğü ve kararlılığının canlı dışavurumu olarak gerçekleşti. Silah bırakanların davranışları, okunan metin bunun göstergesiydi. Silah bırakmak için seçilen mekânın fiziki özellikleri ve tarihsel konumu yeni döneme ilişkin açık bir mesaj niteliği taşıyordu. Abartıya kaçılmadan gerçekleşen törenin izleyiciler üzerindeki etkisi de sarsıcı oldu. Uzun açıklamalar yerine eski bir deyişle ‘Efrâdını Câmi Ağyârını Mâni’ açıklama izleyicilerin ve toplumun sorularına cevap verdi. Özellikle eşitlik, özgürlük, sosyalizm, emek, kadın ve ekoloji vurguları bir çok kişi ve kesimin beklentilerinin çok üzerindeydi.

PKK’nin fesih kararı sonucu silahsız mücadele dönemi başladı, barış ve demokrasinin sıklıkla gündemde olduğu yeni dönemi toplumsal mücadelenin geleceği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu adım ülke ve bölge halkları için yeni bir dönemin başlayacağı umudunu doğurmaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir yaşanmakta olan inkârcı politikaların sadece ülkemizde değil Suriye gibi başka ülkelerde de terkedilmesi ve Kürt halkının taleplerinin demokratik zeminlerde karşılanması ihtimali herkese bir umut aşılamıştır. Ne var ki ülkemiz egemenlerinin, iktidar partisinin ve Suriye yönetiminin tutumları bu umudun üzerine yaklaşımları, bu umutların üzerine fırtına bulutlarının gölgesinin düşmesine neden olmaktadır.

Yine de tüm halklara, demokratik ve sosyalist güçlere düşen bu umudu canlı tutmaktır. PKK’nin son kararlarını ve silah bırakmasını bu doğrultuda atılmış güçlü ve karalı adımlar olarak değerlendirmek gerekir.

Bir yandan demokratikleşme adımları tartışılırken diğer yandan iktidar baskısı da devam ediyor. Belediye başkanları tutuklanırken görevden alma ve kayyımlar atanıyor. Bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu ülkenin, bölgenin ve dünya halklarının mücadele tarihini bilen herkes ‘Kürtlere demokrasi Batı’ya sopa’ politikası ile barışa ulaşılamayacağını bilir. Kaldı ki Kürt siyasal hareketinin tarihi esas olarak bir haklar mücadelesi tarihidir. Bu hakları savunmaya devam edebilmek için gereken yasal çerçevenin sadece kendilerine sağlanması gibi bir düzenlemenin teknik ve politik olarak mümkün olamayacağının farkında olacak deneyime sahip bir yapılanmadan söz ediyoruz. Dün kendilerine karşı kullanılan yasal ve idari düzenlemelerin bugün CHP’ye karşı kullanıldığını, yarın da tekrar kendilerine karşı kullanılabileceğini görmediklerini düşünmek mümkün değildir.

İktidar bloku tarafından ana muhalefete karşı izlenen politika, halkın farklı sınıflarında ve kesimlerinde yükselen tepkiyi kırmayı, DEM Parti ve CHP arasındaki ilişkileri bozmayı ve yükselen umutları dağıtmayı hedeflemektedir. Ne var ki bu iktidar açısından bile doğru bir politika değildir. Ana muhalefet partisini ve diğer toplumsal güçleri dışarda bırakan bir süreç başarısızlığa mahkûm olacaktır. Sorunu Anayasa ve yasalarda yapılacak değişiklikler olarak algılamak ve sadece bunu sağlayacak oy çokluğunu hedeflemek toplumsal barış ve demokratikleşme için orta vadede çok tehlikeli olabilecek, bu yolun üzerine mayın döşeyecek bir yaklaşımdır.

Toplumsal mücadele açısından demokratikleşme hamleleri nasıl bir fırsat ya da riskler sunuyor? Sosyalistler sürecin neresinde durmalı?

Toplumsal mücadele farklı alanlarda, farklı tezahürler ile sürüyor. Bu mücadeleyi Ekrem İmamoğlu ve diğer kayyım atamalarına karşı yükselen sokak tepkilerine indirgemek önemli bir hata olacaktır. Maden ve İklim yasalarına karşı TBMM önünde ve alanlarda yapılan gösterileri, emeklilerin örgütlenme ve ortak mücadele girişimlerini, işçi sınıfının erteleme kararlarına rağmen grevlerini ısrarla sürdürmelerini göz ardı etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Toplumsal muhalefet zayıflamıyor aksine kendisini dile getirebilecek yeni........

© Bianet