menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Veysi Aktaş: Sosyalizmi sürükleyen insanın Kürt olmasını kabullenemiyorlar

14 13
monday

DEM Parti, İstanbul’da Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi'nde Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı düzenledi. Konferansın iki gününde gerek salonda katılımcılar arasında gerekse de oturumlarda konuşmacıların sunumlarında en çok atıf yapılan sözler, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nden konferansa gönderdiği metindeki ifadeleri oldu. Mesaj hem uluslararası hem de yerel basının dikkatini çekti.

Öcalan, süreç başladığından bu yana sık sık benzer etkinliklere okunmak üzere mesaj iletiyor. Ancak bu metin, klasik 'selamlama' mesajlarından çok daha kapsamlı, 'yeni bir siyasi program ve örgütlenme anlayışı' vurgusuyla görev ve sorumluluk da yükleyen bir 'teorik çözümleme' dayanağı da içeriyordu.

Hem salonda konuşuldu, hem medyada hem de sosyal medyada... Öcalan, yaklaşık iki buçuk sayfalık mesajında 23 kez 'sosyalizm' dedi, Marx ve Marksizme yönelik düşüncelerine geniş yer verdi, mektubu da Lenin'den bir alıntıyla bitirdi.

Öcalan'ın konferans için kaleme aldığı mektubu, yakın zamanda İmralı Cezaevi'nden tahliye edilen Veysi Aktaş okudu. Konferans arasında Öcalan'ın perspektifinin bir özeti sayılabilecek bu mesajı, 10 yıl İmralı'da kaldıktan sonra Temmuz ayında tahliye edilen Veysi Aktaş ile konuştuk. Bu Aktaş'ın tahliyesinin ardından basına verdiği ilk demeç oldu.

Aktaş, iktidarın yanı sıra sol ve sosyalistlerden de gelen tepkinin ortak problemini 'bağnazlık' kelimesiyle özetliyor:

"Bağnazlık sadece sağda yaşanmıyor, solda da yaşanıyor aslında. Türkiye solunun yaşadığı en temel problemlerden birisi bu. Bu nedenle bir 'çıkış/sıçrama' da yapılamıyor. Bir türlü toplumsallaşılamıyor ve o ideolojik kalıplar bir türlü kırılıp politik bir zemine oturtulamıyor."

Aktaş, işaret ettiği sorunların sadece Türkiye özelinde değil küresel anlamda da solun yaşadığı krizlerle ilgili olduğuna dikkat çekiyor:

"Sosyalistler için sözün bittiği yer olmaz. 'Biz sosyalizm adına dünyaya söyleyeceklerimizi söyledik ve bitti' diyorlar özünde. Bir sosyalistin sözü bitmez. Bir sosyalistin politik anlamda bir tıkanıklık yaşaması söz konusu olamaz. Çünkü topluma dayanır, hakikate dayanır. Bu değerlendirmeler, bitişin ya da iflasın kabullenişidir. Türkiye solu da bu psikoloji içinde, aynı ezberle devam ediyor kendini yenilemiyor. Aslında adeta ellerinde bir takım dogmalar var. Bu dogmaları bırakırlarsa sanki bir yere savrulacaklar, her şeyi kaybedecekler gibi düşünüyorlar. O yüzden sımsıkı sarılıyorlar o doğmalara. Ve irdelemiyorlar, eleştirmiyorlar, özgür bir düşünceyle ele almıyorlar. Aynı ezberler sürekli sürekli tekrarlanıyor.

Aktaş, Türkiye solunun tarih anlayışını eleştiriyor ve öz eleştirel yaklaşmaya çağrı yapıyor:

"Önderliği doğru okumak istiyorlarsa tarihsel sosyoloji konusunda kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Tarihi doğru okumaları gerekiyor. Kendi tarihlerine yabancılar. Kendi tarihleri içerisinde bile henüz bir 'ezilen tarihi' ortaya çıkarılmamış. Niye Türklerde bir ezilen tarihi yok? Sürekli egemen sınıfın hakim kıldığı bir tarih anlayışı ve o bakış açısı empoze ediliyor. Toplum da buna maruz kalıyor. Bunun sorumlusu kim? Sadece suçu devlete atarak kurtulamazlar. Kendileri de sorumluluk üstlenip öz eleştirel yaklaşmaları lazım.

"Yeni bir tarih bakışı açısına ve anlayışına kavuşmaları gerekiyor ve geliştirmeleri de lazım bunu. Ezilenler açısından irdelemeli. Türkmenler nerede kaybetti? Aslında oluşan Türklüğün Türkmenlerle hiçbir ilişkisi olmadığını ortaya koyacak olan kendileri. Bunun egemen bir bakış açısıyla oluştuğunu bilmeleri lazım. Mesela Vambery (Arminius) gibi milliyetçiliğin gelişmesinde önemli rol oynayan yabancı isimler var. Bu anlamda yeni bir tarih okuması yapmaları gerekir.

Aktaş, Öcalan'ın mesajlarının doğru okunup anlaşılmaması üzerine üç tespit yapıyor:

"Kürt siyasal hareketi öz eleştirisini de yapıp nasıl kendini yenilemişse Türkiye solunun da kendini yenilemesine ihtiyaç var. İktidar açısından eleştirdiğimiz aynı ezberler onlarda da var. Sürece doğru yaklaşımı geliştirebilmeleri için öncelikle sürekli bir ayet gibi tekrarladıkları diyalektik yöntemini öğrenmeleri ve içselleştirmeleri lazım. İki, sadece diyalektiğin toplumu izah etmede yetersiz olduğunu anlamaları gerekir. Üç, yeni yaklaşımlar var. Kuantumla gelişen birtakım yaklaşımlar, ortaya çıkan gerçeklikler var ve bunun felsefeye dökülmüş biçimidir Öcalan aslında, onu anlayamıyorlar.

"19. yüzyıldan çıkmak, o havadan, atmosferden, politikalardan sıyrılıp yenilenmeleri, bugüne dair söz söylemeleri de gerekiyor. Bence oradan çıkıp bunu aşmaları lazım ki sosyal şovenizmi yenebilsinler. Artık Kürtleri küçük görmekten vazgeçsinler. Yani karşıdaki önderliğin Kürt olması ya da sosyalizmi bugün sürükleyen insanın Kürt olmasını kabullenemiyorlar, küçümsüyorlar. Bu doğru değil. Yani Kürt önderlik yapamaz mı? Bunu kendilerine itiraf etmeleri gerekiyor."

(AB)

Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen yeni düzenleme, tapu işlemlerini erteleyen vatandaşlar için önemli bir mali yük getirecek. Buna göre, 31 Aralık 2025’e kadar tapusunu almayanlar, 2026’dan itibaren emlak vergisi değerlerindeki artış nedeniyle çok daha yüksek tapu harcı ödemek zorunda kalacak.

Düzenleme uyarınca, 2026 yılında bina ve arazi vergisine esas alınacak........

© Bianet