İkbal Eren: Burada hâlâ abimin çığılıklarını duyuyorum
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında programını açıkladı.
Program kapsamında ilk açıklama "Unutturulmaya çalışan işkence mekanları"ndan biri olan, geçmişte 'Birinci Şube' olarak bilinen eski Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü önünde yapıldı.
"İşkencesiz bir dünya mümkün!" pankartının açıldığı eylemde "Ters kelepçe işkencedir","çıplak arama işkencedir" ve "İşkence insan eliyle gerçekleştirilen ve önlenebilir bir olgudur" yazılı dövizler taşındı.
Kendisi de burada işkenin hedefi olan TİHV İstanbul temsilcisi Ümit Efe, basın açıklamasından önce '26 Haziran' programını duyurdu. Ümit Efe, insan hakları savunucuları olarak yarın (25 Haziran) "Gözden uzak işkence mekanları" kapsamında Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi'nde; 26 Haziran'da ise "Herkesin gözü önündeki işkence mekanları"na dikkat çekmek üzere saat 13'te Saraçhane Parkı'nda bir araya geleceğini söyledi.
Ardından 1980'de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren bir açıklama yaptı. Abisinin aracının en son burada görüldüğünü hatırlatan Eren, "Burada abimin çığılıklarını duyuyorum, Nurettin Yedigöl’ün, Süleyman Cihan’ın çığlıklarını duyuyorum. Abimin arabası bu yıkılan yerin bahçesindeydi ama burada olduğu inkar edildi, hâlâ ediliyor. Bu çığlıklar buradan yükseliyor. Siz istediğiniz kadar onu yıkın, toprağa karıştırın ama o sesler durmuyor, burada yükseliyor. Bilinmesini istiyorum" dedi.
‘Birinci Şube’ 1994’e kadar işkence merkezlerinden biri olarak kullanıldı. İçine giren ya işkence izleri ile çıktı ya da bir daha kendisinden bir daha haber alınamadı. 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde aylarca tutulan 650 bin dolayında kişiye tam 45 farklı işkence yönteminin uygulandığını, belgelenen 171 işkencede ölüm olayının önemli bir bölümünün bu mekânda gerçekleşti biliniyor. Ayrıca, İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen kişilere dair tanıklıklar, bu mekânın gözaltında kaybetme mekânı olarak da işlev gördüğünü ortaya koyuyor. Bina, 2023 yılında yıkılsa da 'unutturulmaya çalışılan işkence mekânları'ndan biri olarak hâlâ hafızalarda.
“İşkence mutlak olarak yasaktır, bu yasağın hiçbir istisnası yoktur” diyen Eren, “Buradan tüm kamuoyuna sormak istiyoruz: Bu bina gerçekten de yıkıldı mı? Açıkça görüyoruz ki bu binayı yapan, belli amaç ve işlevler için kullanan zihniyet hâlâ varlığını koruyor. Bina(lar) yerinde duruyor” ifadeleriyle tepki gösterdi.
Son yıllarda işkencenin biçim değiştirerek sürdüğünü, hatta artık açıkça sokakta yaşandığını belirten Eren, “Emniyet müdürlükleri ve bağlı birimler, eleştiren, itiraz eden kişileri cezalandırma, korkutma, caydırma veya baskı yapma yöntemi olarak işkencenin sistematik biçimde kullanıldığı başlıca resmî alıkonulma mekânları olmayı sürdürüyor. Bunun yanı sıra işkence kamusal alanlarda, sokaklarda ve evlerde yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor. İşkence görenlerin tanıklıkları, siyasi iktidarın söylemlerinin aksine, işkence ve diğer kötü muamelenin sistematik bir uygulama olarak sürdürüldüğüne, işkencenin önlenmesi konusunda adım atılmadığına ve cezasızlık pratiğinin ihlaller için güvence sağlamaya devam ettiğine işaret ediyor” dedi.
Eren, Türkiye’de işkence ve diğer kötü muameleye dönük verilere ilişkin şunları aktardı:
"2024 yılı içerisinde TİHV’e başvuran 697 kişinin işkence gördüğü yerler değerlendirildiğinde, emniyet müdürlüklerine ait birimler yüzde 57,2 oranıyla ilk sırada yer alıyor. Resmi olarak gözaltına alınanların işkence uygulamalarına maruz kaldıkları yerler arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yüzde 23,1 ile ilk sırada, Van Emniyet Müdürlüğü’nün yüzde 10,7 ile ikinci sırada, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün yüzde 5,1 ile üçüncü sırada, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün ise yüzde 3,1 ile........© Bianet
