Emine Ocak, hikâyesinin başladığı yerde uğurlandı
27 Mayıs 1995'ten bu yana her cumartesi, İstanbul Galatasaray Meydanı’nda oturup evlatları için adalet isteyen annelerden biriydi Emine Ocak.
Bugün, 89 yaşında, bu meydandan son yolculuğuna uğurlandı.
Emine Ocak’ın Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri/İnsanları’na kapatılmasının ardından söylediği, “Biz vazgeçersek bu ülke kaybedenlerin cenneti olmaya devam edecek,” sözüne istinaden “Vazgeçmedin, vazgeçmeyeceğiz” yazılı pankart asıldı tabutunun önüne.
Çocukları, yakınları, sevenleri, mücadele arkadaşları; siyah örtüye sarılı tabutunu kırmızı karanfillerle donattılar, kendisiyle simgeleşen takılarını takıp “Buradayız Anne” sloganlarıyla ona veda ettiler.
Törene DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İHD Eş Başkanı Eren Keskin, Cumartesi Anneleri/İnsanları, sivil toplum örgütleri, insan hakları savunucuları ve Barış Anneleri’nin de aralarında olduğu yüzlerce seveni katıldı.
Törende “Bütün evlatları” adına ilk sözü alan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan, “Yalnızca Hasan'ın annesi olarak geldiği Galatasaray'da, adaletsizliğe boyun eğmeyen, resmi tarihe meydan okuyan bir kahramana; herkesin Emine Annesi'ne dönüştü,” dedi.
Arcan, Emine Ocak'ın anısına şunları söyledi:
“Yaşadığı adaletsizlik, inkâr ve yok sayılma, kalbine düşen evlat ateşi onu yalnızca bir anne değil, bir direnişin sembolü haline getirdi. Emine Anne bu ülkenin vicdanıydı. Kaybedilenlerin, susturulmak istenenlerin, yok sayılanların sesiydi. Evladının ardından sadece gözyaşı ile değil, direnişle yürüyen bir anneydi. Emine Ocak'ın mücadelesi bize şunu öğretti: Bir anne sustuğunda tarih de susar. Ama bir anne zulme başkaldırdığında tarih en temiz sayfasını ona açar. Kaybettiğimiz tüm Cumartesi Anneleri gibi Emine Ocak da tarihin tertemiz sayfasında yerini aldı.”
Emine Ocak’ın huzurla uyuyabilmesi için yapılması gerekenin onun mücadelesini sürdürmek olduğunu söyleyen Arcan, “Bugün son kez Galatasaray'da onunlayız. Bu meydan onunla yürüdü, onunla direndi. Emin olun ki hatırası bu taşlarda, bu meydanda sonsuza dek yaşayacak. Galatasaray'da başlattığı hikâyeyi tamamlamalıyız. Güle güle Emine Annemiz. Sana sözümüz olsun: Kayıplar bulunana, failler yargılanana dek buradayız. Hep birlikte olacağız. Bu topraklara onurlu bir barış, hukuk ve adalet gelene kadar susmayacağız. Senin küpelerini, yüzüklerini, kolyelerini kuşanıp mücadeleni bıraktığın yerden sürdüreceğiz,” dedi.
“Annemiz, yalnızca Hasan'ı değil, gözaltında kaybedilen binlerce evladı yüreğinde taşıyan biriydi,” diyen Emine Ocak'ın kızı Maside Ocak da şöyle konuştu:
“Annem, sen sadece bizim değil; milyonlarca insanın yüreğinde umut oldun. Acının ortasında bile umudu bulabilmek, karanlık günlerde bile yılmamak seninle mümkün oldu. Her zaman dimdik durdun. Sadece kendi acını değil, haksızlığa uğrayanların, kaybedilenlerin acısını da omuzladın. Biz senin gölgende büyüdük. Senin gözlerinin derinliğinde kaybedilenlerin adını ezberledik. Acıdan sabır, sabırdan umut, umuttan direniş ören bir vicdan anıtıydın.
“Tülbentinin altına rüzgâr gibi sığdırdığın inadının, titreyen ellerinin arasına sakladığın adalet çağrısının, 'Ben buradayım' diyen suskunluğunun yedi cihan tanığıdır. Şimdi seni, uğruna ömrünü adadığın Hasan’ının yanına uğurluyoruz. Ve biliyoruz ki, bir halkın hafızası bir annenin kalbiyle atar. Senin yerin hepimizin yanı. Sen hepimizin kalbindesin.”
Ardından konuşan kızı Aysel Ocak, annelerinin demir bariyerlerle kapalı olan Galatasaray Meydanı’nı için kendilerine “Buna nasıl rıza gösteriyorsunuz?” diye sorduğunu söyleyerek, “Biz ona göstermemeye çalışırdık. Şimdi burada, demir bariyerler yok. Burada, Hasan’ının ve yitirdiklerinin yanına gidiyor. Hoşça kal sevgili annem. Seni çok seviyoruz. Sen de sevdin, sevildin... Koca yüreğinle hoşça kal anneciğim” diye konuştu.
“Emine Ocak acının tam ortasında doğdu” diyerek konuşmasına başlayan oğlu Hüseyin Ocak, annesinin hayat hikâyesini şöyle anlattı:
“Daha bebekken, ölüm onu kuşatmıştı. Tam 37’de Dersim’de hareketin başladığı, kırımların olduğu bir coğrafyada bir toprakta dünyaya geldi. Ormana sığınan kabile, ikiz olan bu çocuklar........© Bianet
