menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

EMEP Milletvekili Bayhan: İktidar işi yokuşa sürüyor, tek yol birleşik mücadele

12 35
17.06.2025

PKK’nin kendini feshetme kararı sonrası Kürt sorunun barışçıl ve demokratik temelde siyasal çözümü Meclis'in gündeminde. Emek Partisi (EMEP) Milletvekili İskender Bayhan, kararı tarihi bir karar olarak yorumladı. EMEP olarak, silahların susmasının yarattığı yeni koşullarda bütün devrimci, demokrasi güçlerinin ortak mücadelesini önemsediklerini belirtti.

bianet olarak, 'Barış ve Demokratik Toplum'un inşa sürecini Meclis'teki sosyalist milletvekilleriyle konuşmaya devam ediyoruz. EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, yeni sürece ilişkin atılması gereken adımları sıralarken, risklere de değindi.

İktidarı içeride ve dışarıda operasyonların durduğunu ve silahların sustuğunu hala ilan etmiş olmamasını eleştiren İskender Bayhan, "Kürt sorununda barış döneminin az çok güvenceye kavuşması için saray iktidarının bunu yapması şart. Cumhur İttifakı, somut ve kalıcı olabilecek hiçbir ciddi adım atmadan, “Terörsüz Türkiye” adı altında barış ve demokratik haklar konusunda büyük ilerlemeler olmuş ve olacakmış gibi beklenti yaratan bir propaganda yürütüyor. Bu kararı tek adam yönetiminin başarısı olarak kullanıp, faşist rejim inşa etme yolunda güç toplamak için dayanak yapmaya çalışıyor. Bu siyasetin işçi ve emekçiler nezdinde etkili olması ve karşılık bulması en büyük tehlikelerden birisidir ve buna hiçbir şekilde izin vermemek gerekir" uyarısında bulundu.

Bayhan, işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların mücadele azminin tükendiği değil; tersine haklarına sahip çıkma mücadelesinin yükseldiği bir dönemden geçildiğinin altını çizdi. Yeni 'barış süreci'nde sokak mücadelesinin yükseltilmesi önerisinde bulunan Bayhan, "Türk ve Kürt bütün işçi ve emekçilerin demokrasi sorunu ile Kürt sorununun çözümü arasındaki bağı görerek, saray ve Cumhur İttifakı’nın beklenti yaratan hamlelerine karşı ekonomik ve demokratik haklar mücadelesini birlikte yürütme ve saray rejiminden kurtulma mücadelesine daha güçlü katılması gerekiyor. Parti olarak silahların susmasının yarattığı yeni koşulları ve önümüzdeki dönemi bu açıdan en ileri düzeyde değerlendirmek için çalışıyoruz. Bütün devrimci, demokrasi güçlerinin de ortak hareket etmesi için girişimlerimizi sürdürüyoruz" aktarımında bulundu.

İktidar baskısından çıkışın tek yolunun birleşik halk mücadelesi olduğunu belirten Bayhan, şöyle devam etti:

"Silah bırakma ve fesih kararı ile birlikte önümüzdeki dönem içeride ekonomik, demokratik haklar ve bölgede savaş kışkırtıcısı politikalara karşı barış talepleri için mücadelede kitlelerin gücüne dayanan gösteriler, direniş, grev vb. eylem biçimleri daha da önemli, belirleyici hale geldi ve bu mücadele biçimleri daha fazla öne çıkacaktır. Erdoğan-Şimşek imzasını taşıyan, ucuz emek sömürüsüne dayalı ekonomi politikalarına karşı, pek çok iş kolunda işçiler insanca yaşayacak ücret kavgalarına ve sendikalaşma mücadelelerine giriyorlar. Erdoğan’ın imzasıyla 'milli güvenlik' bahanesiyle yasaklanan grevlere rağmen, metal işçileri bu yasağı fiilen tanımayarak kararlı bir irade ortaya koydu.

İşçilerin yaktığı bu kıvılcımın ardından, işçi mücadeleleri daha da arttı. Saray rejiminin Ekrem İmamoğlu ve İBB’ye yönelik 19 Mart’ta yargı eliyle gerçekleştirdiği operasyon, gençliğin biriken öfkesini üniversite boykotlarına, sokaklara ve meydanlara taşıdı. Emekçi halk kitlelerinin katılımıyla Türkiye tarihinin en yaygın ve kitlesel mücadeleleri yaşandı. Peşi sıra devam eden yargı operasyonları, gençlere yönelik gözaltı politikaları, işçilerin tırpanlanan hakları bize bir kez daha gösterdi ki; bu rejimi geri püskürtmenin tek yolu birleşik halk mücadelesinden geçiyor."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Meclis'te komisyon kurma çağrısını değerlendiren Bayhan, "Erdoğan, bu öneriyi sadece Kürt sorununun çözümüne ilişkin yasal düzenlemeler için değil Anayasa değişikliği için kullanacağını ilan eden açıklamalar yaptı. Bahçeli’nin komisyon yaklaşımı, meclisin 6/1 boyutlarında küçük bir prototipini kurmayı içeriyor. Böyle bir komisyon anlayışından sarayın istediğinin dışında bir işlev ve yasal düzenleme çıkması mümkün değil. Onun için bütün siyasi partilerin temsilcilerinin içinde yer aldığı ve bütün halk kesimlerini sürecin içine katacak bir koordinasyon görevini üstlenecek, çözüm önerilerini halkla birlikte belirleyecek bir komisyona ihtiyaç var. Meclis bir adrestir; ancak işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve Kürt halkının iradesinin dışlandığı, egemen sınıfların ve sermaye çevrelerinin çıkarlarının temsil edildiği bir Meclis’te kurulacak herhangi bir komisyon, gerçek bir çözüm zemini yaratamaz. Bu nedenle, eğer bir barış süreci Meclis çatısı altında inşa edilecekse bile, bu süreç ancak barış, demokrasi ve eşitlik isteyen herkesin işçilerin, gençlerin, kadınların, aydınların, sanatçıların ve tüm ezilen-sömürülen kesimlerin katılım göstereceği, ortak taleplerini ifade edebileceği mekanizmaların yaratılmasıyla güvence altına alınabilir" önerisinde bulundu.

Sorunun demokratik çözümü açısından henüz somut hiçbir adım atılmadığını hatırlatan Bayhan, Meclis'ten geçen 10. Yargı Paketi'nin iktidarın oyalama tutumunun bir örneği şeklinde yorumladı.

Bayhan, sürecin yeni bir anayasaya bağlanarak ele alınmasını da 'iktidarın işi yokuşa sürmesi' olarak değerlendirerek, "Bizim açımızdan saray oligarşisi ve Cumhur İttifakı ile demokratik bir anayasa yapma ihtimali yoktur. Yeni bir anayasa çalışması ancak demokratik temelde oluşmuş, kurucu nitelikte bir meclis tarafından yürütülebilir. Saray rejimi bu işleri tamamen kendi çıkarları temelinde faşist bir rejim için siyasi operasyon olarak kullanıyor. Düzen içi muhalefetin lideri durumunda ki CHP başta olmak üzere bütün bir muhalefet olarak buna izin vermemeliyiz" dedi.

'Umut hakkı' üzerinden yürütülen tartışmaları değerlendiren İskender Bayhan, "Burada mesele, bu ülkenin mahpuslarının, özellikle de hasta tutsakların ve siyasi sebeplerle yıllardır içeride tutulan devrimci, sosyalist, politik tutsakların yaşam hakkıdır. Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen bir siyasi tutsağa, 'senin hiçbir şartta çıkma şansın yok' demek; aslında 'ölüm cezası vermiyorum ama seni yavaş yavaş ölüme terk ediyorum' demektir. Bu,........

© Bianet