EHP Genel Başkanı Öztürk: Kürt hareketi üstüne düşeni yaptı, sosyalistler çağrıyı ihmal etmemeli
PKK’nin kendini feshetme kararı sonrası Kürt sorunun barışçıl ve demokratik temelde siyasal çözümü sosyalistlerin de gündeminde. Türkiye toplumsal muhalefeti için de dönüm noktası sayılabilecek yeni dönemde atılması gereken adımlar tartışılıyor.
bianet olarak, 'Barış ve Demokratik Toplum'un inşa sürecini sosyalist parti liderleriyle konuşmaya devam ediyoruz. Yeni çözüm süreciyle beraber demokrasi mücadelesinin geleceğini değerlendiren Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, sosyalistlerin üzerine düşen görevleri sıraladı.
Öcalan'ın Kürt sorunun çözümü noktasında altını çizdiği 'demokratik siyaset ve hukuki boyutun' en üst düzeyde dikkate alınması gereken nokta olduğunu söyleyen Öztürk, "Yeni bir dönem açıldı, bu dönemin başarıya ulaşılabilmesi için büyük bir birikim oluşmuş durumda" dedi.
PKK’nin 12. Kongresi’nde aldığı kararların, yalnızca Kürt hareketine değil, Türkiye’deki tüm sosyalist ve devrimci yapılara bir çağrı niteliği taşıdığını belirten Öztürk, "Sonuç bildirgesi, herkesi sorumluluk altına girerek barış ve demokratik toplum sürecine katılmaya çağırıyor. 'İnsanlıkta Israr Sosyalizmde Isrardır!' şiarı, nihai hedef konusunda çok berrak bir belirlemedir. Hareket her dönem vurguladığı çizgisini, bir kez daha ortaya koymuş durumda. Bu ezilen ve sömürülen bütün toplumsal kategorilere sesleniş anlamına gelmekte" ifadelerini kullandı.
Sosyalistlerin süreci sahiplenmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, "Haksızlığa uğramış Kürt halkı, görevini yerine getirmiş ve bütün sosyalist güçleri ortak bir mücadeleye davet etmiş konumda. Kürt hareketi dışındaki sosyalist güçler de elbette bu sosyalizm çağrısına olumlu cevap veriyor olmalıdır. Bunun ihmal edilebilir bir yanı yok. Eğer şovenizmi, savaşları, sömürüyü, doğanın yok edilmesini durdurmak istiyorsak bunu yapmalıyız. Hem hedef açıkça ifade ediliyor, hem de bundan sonra demokratik siyasetin esas alınacağı net olarak ortaya konuyor. Bundan sonraki zamanlarda, böyle bir hedef konusunda belirsizlik olduğunu ileri sürmek ve 'şiddetin olduğu ortam engel oluyor' demek mümkün değil" değerlendirmesini yaptı.
Öztürk, sürecin sadece Kürt hareketiyle değil, Türkiye siyasetinin genel yönelimiyle birlikte okunması gerektiğinin altını çizerek, muhalefetin tavrı ve yargının siyasallaşması üzerine şu tespitleri aktardı:
"Artık Türkiye toplumunun büyük kesimi, demokratik prensiplerin uygulanmasını istiyor. Hukukun üstünlüğünü istiyor, güçler ayrılığını istiyor, parlamentonun işlemesini istiyor. Anayasaya uyulmasını, gazetecilerin tutuklanmamasını, protesto yürüyüşü yapılabilmesini, seçilmişlerin görevini yapmasını istiyor. Zaman her şeyin ilacıdır, AKP zihniyeti buna yeniliyor. Zamanla herkes neyin ne olduğunu görüyor. Doğrudan doğruya CHP’nin cumhurbaşkanı adayının engellenmesi, diplomasının iptal edilmesi, cezaevine konulması... Bu koşullarda CHP istese de gelişmelerin dışında kalamaz. Doğal olarak ortaya çıkan politik sürecin ekseninde bulunuyor.
Genel bir itiraz ya da protesto hali hedefe ulaşmamız için yeterli değildir. Verilen mücadeleyi politikleştirmemiz, örgütlememiz ve bir somut hedefe bağlamamız gerekir. Bizim memleketteki muhaliflerin her konuşmaya başladıklarında “hiçbir partiye üye değilim” diyerek övünmeye çalışması büyük bir hata. Başarıya ulaşabilecek bir mücadele için siyaset, örgüt, hedef ve liderler gerekir. Bu anlamda CHP’nin sahnede olması insanları siyaset, örgüt, hedef ve lider fikrine yakınlaştırıyor. Eğer AKP’nin 11 milyon üyesi varsa, bizim de üyelerimiz ve partimiz olabilir. Eğer onlar ülke çapında siyaset yapıyorlarsa, biz de yapabiliriz. Eğer onların hedefleri varsa bizim de iktidar hedefimiz olmalıdır. Bütün bu alanları AKP’ye hediye etmek koskocaman bir akılsızlık olur.
Somut, güncel ve odaklanmış bir çözüm planı geliştirerek işe başlayabiliriz. Bu çözüm planı iktisadi alanda; adaletli ücret, herkese iş, toplumsal refah ve parasız eğitimi hedeflemeli. Siyasi alanda ise AKP’nin tek adam rejimine karşı, demokrasi başlığı altında, seçme ve seçilme hakkını ve aynı zamanda laikliği savunmalı. Kürt meselesinde çözümü, kadınlar ve LGBTİQ ’lar için eşitliği amaç edinmelidir. Hem ücret, iş, refah ve eğitim; hem de seçim, laiklik, çözüm ve eşitlik. Sosyalist sol, bu tarihsel dönemde bir mücadelenin araç ve yöntemlerini de........© Bianet
