menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar: 'Barış kayığı'nda yerimizi alıp kürek çekmeliyiz

11 3
28.06.2025

PKK’nin fesih kararıyla birlikte Kürt sorununun siyasal çözümü ve demokratikleşme yönünde yeni bir zemin kurulması tartışılıyor. Yeni sürecinin başarı düzeyinin, toplumsal katılımın gerçek anlamda sağlanabilmesi ile ilişkili olduğu hemen her siyasi partinin hem fikir olduğu bir nokta. Bu konuda inisiyatif, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) olsa da çoğulcu ve katılımcı zeminin nasıl oluşturulacağına ilişkin belirsizlikler hala sürüyor.

Yeni silahsız dönemi ve atılması gereken adımları bianet'e değerlendiren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar, 'fesih' kararını sorunların köklü çözümüne ilişkin sunulmuş tarihi bir fırsat olarak olarak görüyor.

Meclis’in süreci sahiplenmesi ve somut adımların acilen atılması gerektiğini vurgulayan Uçar, toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil edilmesi noktasında 'kayık' metoforunu kullanıyor:

"Önümüzde kürekleri çekilmek zorunda olan bir kayık var. Toplumun her bileşeni; akademisyen, sanatçı, siyasetçi, yazar, çiftçi, emekçi, kadın, erkek kim olursa olsun bu kayıkta yerini almalı ve kürek çekmelidir. Barış kayığını yalnız bırakmamak gerek" diyor.

Silahsız yeni dönemi toplumun mücadele tarihi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Hiç şüphesiz fesih kararını, sorunların köklü çözümüne ilişkin sunulmuş tarihi bir fırsat olarak görüyoruz. Artık taraflar arasında diyalog, tartışma ve karşılıklı konuşma daha belirleyici olacaktır. Toplumun farklı kesimi ve aktörlerinin bu sürece katılmasının önü daha da açılmıştır. Halklar yeni dönemi iyi okumalı ve bu tarihi fırsata sahip çıkmalıdır. Bundan sonraki süreçte önemli olan demokratik siyasete daha fazla dinamizm kazandırmak, iktidarın baskıcı politikasına karşı koymak ve eşit yurttaşlığın hayat bulması için etkili bir pratik sahibi olmaktır. Tabii ki süreç farklı yönleriyle ele alınabilir ve eleştirilebilir. Devletin ve iktidarın yaklaşımına bakarak yapılan yorumlar ve eleştiriler ancak onlar karşısında ortak bir güç olmakla değiştirilebilir. İnşa edilmek istenen bir barış ve demokratik bir gelecek var. Sürece karakterini verecek olan halkların ortak duruşu ve mücadelesidir. Dolayısıyla bu yeni dönem halklara hem umut olmakta hem de sorumluluk yüklemektedir."

Yeni süreç açısından demokratikleşme için tüm taraflar Meclis’i işaret ediyor. Bu hususta atılması gereken adımlar neler, süreç nasıl işletilmeli?

"İktidar bu sürece ciddi yaklaşmalı, demokratik bir gelecek için yapılan çağrıyı ve alınan sorumluluğu güçlendirecek adımlar atmalıdır. 27 Şubat’tan günümüze kadar devlet erkanının bu yaklaşıma ulaşamadığına tanık oluyoruz. Hükümetin sürece samimi, istekli ve sorumlu yaklaşması gerekiyor. Önümüzde yüzyıllık bir sorun var. Temelinde fetih ve şiddetin olduğu, toplumsal sözleşmeye dayanmayan bir ulus-devletin yaşattığı derin acılar, travmalar ve kimlik erozyonu var. Sayın Öcalan’ın da rotasını çizdiği gibi bu yüzyılda demokratik cumhuriyetin inşa edilmesi tarihsel bir zorunluluktur.

Burada tabii ki öncelikli görev TBMM’ye düşmektedir. Geçtiğimiz günlerde meclis başkanının çağrısıyla alınan toplantı önemli olmakla beraber daha hızlı ve somut ilerlemesi tarihi önemdedir. Meclis’te yüzde 90 civarında bir temsiliyet oranı olmasına rağmen, meclis dışındaki tüm siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin de bu sürece dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Önemli olan toplumsal mutabakat oluşturmak ve toplumun tüm bileşenlerinin katkısını........

© Bianet