“Bugün tarihî bir ana şahitlik ettik”
PKK’nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı Süleymaniye kırsalındaki ‘silah bırakma’ törenini Türkiye’den gelen yaklaşık 150 kişilik bir heyet takip etti.
Yaklaşık yarım saat süren törenin ardından, aralarında siyasetçiler, insan hakları savunucuları, hukukçular, aydınlar, sanatçılar ve gazetecilerin bulunduğu heyet karayoluyla Erbil’e döndü.
Tören sonrası, DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, İnsan Hakları Derneği’nden Gülseren Yoleri ve Sırrı Süreyya Önder’in kardeşi Ali Fuat Önder bianet’e konuştu.
DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, 50 yıllık bir tarihî dönemin kapandığını ve yeni bir başlangıcın yapıldığını belirtti.
Oluç, tören sırasında iki açıdan çok etkilendiğini belirterek şunları kaydetti:
“Birincisi, silahları yakanlar çok iyi bir politik açıklama yaptı. O açıklamada, hem Sayın Öcalan’ın bugüne kadar çizmiş olduğu çerçeveye uygunluk ve ona bağlılık vardı; hem de Türkiye’de yapılması gereken çeşitli yasal ve anayasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini dile getirdiler. Bu yönüyle çok dolu bir politik metindi. Kısaydı ama içeriği çok yoğundu.
İkincisi, çok duygusal bir andı tabii. Sanıyorum, izleyen herkes açısından öyleydi. Onlar açısından da mutlaka öyleydi. Çünkü dediğim gibi, bu meselenin arkasında 50 yıllık bir tarih var. Bu anlamda çok tarihî bir ana şahitlik ettik. Bunu görebilmiş olmak açısından elbette ki çok memnunuz.
Türkiye’de yeni bir dönemin, yeni bir mücadele anlayışının ve demokratik dönüşümün başlaması açısından da çok önemli bir adımdı; bunu özellikle vurgulamak isterim.”
Oluç’un, “Sizce, Cumhurbaşkanı Erdoğan yarın ne açıklayacak?” sorusuna verdiği yanıt ise şöyle:
“Tabii ki yarın ne konuşacağını bilemeyiz. Fakat şöyle bir beklentimiz elbette ki var: Türkiye’de bir demokratik dönüşümün adımlarının atılması ve yüz küsur yıllık bir sorunun — yani Kürt sorununun — demokratik ve barışçıl çözümü doğrultusunda bir yürüyüşün, böyle bir niyetin, böyle bir iradenin ortaya konması önemli olur. Eğer böyle bir açıklama yapılırsa, elbette ki değerlendirilmesi gerekir.
Dolayısıyla biz böyle bir açıklamayı bekliyoruz. Çünkü baktığımızda, taraflardan biri söylediği ve vaat ettiği her şeyi teker teker yerine getiriyor; bunu doğru bulduğu, doğru bir politika olarak değerlendirdiği için yapıyor. Bu nedenle hem iktidarın hem de devletin demokratikleşme doğrultusunda adımlar atması önemli olacaktır. Umarız yarın bu yönde bir açıklama gelir.”
3 Mayıs’ta hayatını kaybeden TBMM Meclis Başkanvekili, İstanbul Milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in kardeşi Ali Fuat Önder de töreni yerinde takip etti.
“Bu, olması gereken bir andı. Siyasi yaşamını ve hayatını feda etmekten çekinmeyen kişi, abim de burada olmalıydı” diyen Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama tabii ki her şey sadece düşünmekle, istemekle de olmuyor. Onun anısına saygıyla buraya katılmak istedim. Bu tarihi ânı ve bu atmosferi görmek istedim. Özellikle onun için geldim. Bugün olan, oluşan şeyler ülkemiz adına, insanlarımız ve halklarımız adına çok ümit verici. Çok çok güzel gelişmeler olacak diye umut ediyorum. Bundan sonra bu girişimin kalıcı hâle gelmesini sağlamak gerekiyor. Bu ülkede, bu konudan mustarip kim varsa, buna aşırı bir önemle, ciddiyetle ve samimiyetle yaklaşması gerekiyor. Barışın kalıcı olduğu gün geldiğinde, inanıyorum ki ülkemizin önünde hiçbir sorun, hiçbir engel, hiçbir gölge kalmayacak.”
İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) Gülseren Yoleri ise “İnsan haklarının ve demokrasinin ancak barış ortamında mümkün olabileceğini hep söyledik. Bugün yaşanan, bu tespitin gerçekliğe kavuştuğu bir an,” dedi.
Bugünkü adımın, devletin bugüne kadar yaptığı olumsuz değerlendirmeleri boşa çıkaran bir gelişme olduğunu belirten Yoleri, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugünden itibaren, ülkede demokrasi ve barışın tesisi için herkesin üzerine düşeni hiçbir çekince göstermeden yapabileceği çok net bir zemin oluşmuş durumda.
Bizler, İHD olarak her zaman insan hakları için, barış için mücadele ettik. Bu mücadelenin zemininin her zaman mümkün olduğunu hep vurguladık. Ama bugün görüyoruz ki, çok daha kitlesel ve toplumun tamamının sahiplenebileceği bir zemin oluştu.”
Yoleri, çok daha yoğun bir programla, çok daha net bir yaklaşımla barış ve demokrasi için çalışacaklarını ve sahada daha aktif biçimde yer alacaklarını belirterek şunları kaydetti:
“Bugün yapılan açıklamada da vurgulandığı gibi, silahlar bırakılırken bir envanter çıkarıldı, silahların korunduğu bilgisi ilgili insan hakları kuruluşlarına teslim edildi. Bu da uluslararası savaş hukuku çerçevesinde oldukça önemli bir adımdı. Aynı zamanda bizim bu alanda taşıdığımız sorumluluğu daha da büyüttü. Bundan sonra mücadelemizi daha planlı, daha sorumlu ve daha kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.
Toplumsal mücadelenin devam edeceğini vurgulayan Yoleri, devletin de üzerine düşen adımları atması gerektiğinin altını çizdi, “Bu süreçte gecikmeden, barışı güvence altına alacak adımları atması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz,” dedi.
(AB/VC)
11 Temmuz 2025 günü için tek kelimelik bir özet isterseniz ‘inanılmaz’ derdim.
Yetmez diyorsanız öncesi, kendisi ve sonrası olarak genişçe anlatarak, tarihe küçük bir akış kaydı bırakalım.
Sabah 7 gibi Hewler’de kaldığımız yerden çıkmamız lazım. Bunun için yaklaşık 150 kişinin erkenden tüm işlerini hal etmiş olması lazım. Geç uyudum, alarmı erkene kurmuşum de uyku da gelse ne iyi olacak. Haliyle sabah kahvaltı alanına ilk ben inmiş oluyorum. Erken davranmakta beis yok. Denilen saatte çıkıyoruz ama........
© Bianet
