“Dönmek: Selanik-İstanbul-Selanik” üzerine
Üniversite yıllarından bu yana arkadaşım olan N. “ailemin hikayesini yazdım, sana iletmek istiyorum” dediğinde sevindim. Yalnızca sevindim. Kitabı elime aldıktan, okumaya başladıktan sonra ise duygularım hiç de “sevinmek” kadar basit değildi.
F. Nihan Hassan’ın yazdığı “Dön-mek Selanik, İstanbul, Selanik” kitabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Mundi Yayınlarından çıktı, 237 sayfa.
Kitap, evet bir aile hikayesi, bir asırdan uzun bir süreyi kapsıyor. Ama bu kadar basit değil, çok heyecanlı, düşünce dünyanızı zenginleştiren, duygularınızı altüst eden, sinematografik bir roman. Üç günde okudum, bitmesi yaklaşırken içimi bir hüzün kapladı, o dünyadan ayrılmak istemedim. Daha uzun olmadığı için üzüldüm. Ve okur olarak zihnimde kurgulanan film oynamaya devam ediyor.
Kitap yazarın “Babam bana niye söylemedi? Kendimi günde iki-üç kez bu soruyu sorarken buluyorum.” satırlarıyla başlıyor. Ve sizi de merak ettiklerinin peşine takıyor.
Bütün dünya eve kapandığında Nihan’ın zihninde sorular dönüp duruyor.
“Sırlarını saklamaya karar vermeden önce nasıl insanlardı?...Sırları olduğunu biliyorum ama bu sırrın sırrı olduğunu bilmiyorum…
Çocukluğum Nişantaşı’nın yavanlığında geçti…yavan…yapay.. evet yapaymış yaşadığımız o hayat….”
“Şimdi pandemide soruyorum, acaba bizim kuşaktan sakladıkları sırrı 13-14 yaşında öğrenebilseydim hayatım nasıl olurdu?...
Evet, tek çarem var; onlarla birlikte yaşama isteğimi gerçek kılayım; ama bu kez artık sırlarını ve bizden, benim kuşağımdan sakladıklarını öğrenerek, bu sırrın ne olduğunu ve neden bizden sakladıklarını da konuşarak onlarla vakit geçireyim!...
Gördüm ki hayatta kalmaları bir mucize! Her anları bir mucize!...Onların sakladıklarını, o saklananlardan benim anlayabildiğim gerçeği yazmaya hakkım var mı?”
Nihan’ı uzun seyahatlere çıkaran, araştırmalara yönlendiren, iç hesaplaşmalarla baş başa bırakan bu sırrı merak etmemek özetle yazdığım bu satırlardan sonra mümkün mü? Okur, bu sırrın peşinde 1900’lü yıllardan 2023’e dek müthiş bir yolculuğa çıkıyor, Selanik, Bağdat, işgaller, savaşlar, mübadele, İstanbul, Danimarka…Nihan’ın aile fertleri, bizim roman kahramanlarımız. Onlarla tek tek müthiş bir bağ kuruyoruz. Bir tarihi gerçekliğe değinse de, bir akademisyenin kaleminden çıkan bir tarih kitabı değil bu, onun gözüyle aile tarihinin romanı.
Çok fazla ipucu vermek istemiyorum. Çok yalın, çok içten, sağlam bir dille yazılmış bu romanı okuma heyecanınızı azaltmamalıyım. Yaşadığım duygular, zihnimdeki sahneler haricinde “Dön-Mek Selanik-İstanbul-Selanik” kitabından kendim için çıkardığım en önemli ders ise şu:
“Resmi tarih hepimizin bildiği gibi bize dikte edilen tarih. Bu resmi tarihin algı operasyonlarını da yürüten, o kültürü oluşturmayı hedefleyen bir medyası her dönemde var. Ve bu medya bazen bizi gerçeği öğrenmekten alıkoymayı başarıyor. Ama bu kitap, bana izini sürmek istediğim, benim için yeni bir gerçeğin kapısını açtı.”
Not: Yazarın adını girişte N. olarak yazdım. Kırkbeş yıl önce tanıdığım yazarın adı N harfiyle başlıyordu ama Nihan değildi. Akademi dünyasında çok başarılı bir isim oldu. Kitabı okurken hep neden tanınan, bilinen adını kullanmadı? O kadar çok seveni var ki, kitap çok geniş bir kesime ulaşırdı, özellikle de öğrencileri bu tarihi yolculuğa çıkar, resmi dilden arınmış gerçeklere ulaşırlardı diye düşündüm. Ama kitap bittiğinde F. Nihan Hassan adını saygı ve sevgiyle benimsedim.
Benim öznel anlatımım bu kitap için yeterli olamaz diye düşündüğüm için F. Nihan Hassan’la da kitap üzerine söyleştik.
Bu kitap yolculuğunda, duygu ve düşünce dünyanda nasıl kırılmalar, değişimler yaşadın?
Ailem sonsuz yaşamın, cennetin peşinde koşmuş. Hayatlarını bu inanç belirlemiş. Ben onlarla ilgili yazarken ölüp toprak olmak duygusunu içime fevkalade sindirdim. Cennet vadeden dinlerle aramadaki mesafe arttı. Sık sık, yazdıklarım onları kalıcı kılmış mıdır, sonsuz yaşamı yakalamışlar mıdır diye soruyorum kendime. Belki artık yazdıklarımda yaşıyorlar.
Bir de, Sabetay’ı, 17. yüzyılda Yahudi ve Osmanlı dünyasında etkili olmuş bir devrimciyi tanıdım. Halbuki ilk okumalarımda onu meczup bir din adamı olarak görmüştüm. Sonralarda Sabetay’ı okumak bana hep Şeyh Bedrettin’i düşündürdü.
Senin de kayıt altına aldığın kendin için dersler var mı?
İnsanların göç etmek zorunda kalması çok acı verici. Doğduğu yerin kokusu, dokusu, tınısı insanın kalp atışlarını düzenliyor; göçünce aritmi başlıyor, bir sızıyla yaşanıyor. Artık bitsin; kimse dini, etnik kimliği, inancı nedeniyle doğduğu yerden kopmak zorunda kalmasın! Özellikle düşünceleri nedeniyle. Ama ne yazık ki bitecek gibi durmuyor. Büyükbabam gibi tedbir almak zorunda hissediyorum.
Ailenin sakladığı gerçeği yazmaya hakkın olduğuna nasıl karar verdin?
Aslında karar veremedim. O etik soruyu hiçbir zaman aşamadım ve sonunda kendimi iyileştirmek için yazdığımı düşündüğüm kitabın yayımlanması gündeme gelince, herkesin ismini değiştirdim; kendiminkini de.
Aile fertlerin olmasından soyutlanarak, bir roman yazarı olarak hangi kahraman seni etkiledi?
Ailemdeki kadınlar desem…
Mesela ben Nihal’in hikayesini daha daha okumak isterdim. Nihal yeni bir kitabın kahramanı olur mu?
Olur bence de; Nihal’in hikayesini çok soran oldu. Nihal’in Danimarka’daki kızları ve aileleleri ile ilişkimiz devam ediyor. En yakın hissettiğim kuzenlerim onlar. Beraber İspanya’ya Selanik’e gittik.
Nihal Türkiye’ye döndükten sonra orada kalan iki kız çocuğuyla anneannemin bağlantıda kalabilmesini onlara annelik eden, protestan ahlakının şahikası Madam Nina’ya boçluyuz. Toprağı bol olsun! Burada kendimi sıkışmış hissettiğimde onlara sığınıyorum; psikiyatr olan en büyük kuzenimin yanına.
Çok sayıda akademik kitabın var. Roman yazmaya devam edecek misin?
Etmeyeceğim sanırım. Bilmiyorum… Bu kitabı roman yazmak amacıyla yazmadım: Kendimi iyileştirmek için yazdım ve onların gizemli hayatlarına kavuşmak, onlarla yaşamak, öldüklerinde gözlerini kapamak, yolcu edip yaslarını tutmak için yazdım. Saikim buydu. Ama senin de dediğin gibi sinematografik bir şey çıktı. Şimdilerde kitabın bir senaryosunu yazmaya cesaret edebileceğimi hisssediyorum.
Bilinen tanınan adınla geniş bir okur kitlesine ulaşmak neden istemedin?
Esas okurum öğrencilerim ve meslektaşlarım; onlarla arama başka........© Bianet
