menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PKK’nin silah bırakma süreci: Mardin’de temkinli iyimserlik hakim

20 0
11.07.2025

PKK, lideri Abdullah Öcalan’ın yayınlanan görüntülü çağrısı üzerine Irak Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde yarın(11 Temmuz) silah bırakma töreni düzenleyecek.

PKK'nin kendini tasfiye etmesi ve silah bırakmasını içeren süreç, sadece Türkiye'de değil başta Irak olmak üzere, tüm bölge ülkelerinde de yakından izleniyor.

PKK’nin silah bırakması, Kürt toplumunda umutla temkinliliğin, sevinçle yasın iç içe geçtiği çok katmanlı bir duygusal manzara yarattı. Bunun kalıcı bir barışa evrilip evrilmemesi, sonraki süreçte atılacak adımlara bağlı olacak.

Bu çok katmanlı duygusal manzarayı Mardin'de görüştüğümüz kişilerin ifadelerinde görmek mümkündü. İnsanlar 50 yılı aşkın bir süredir hayatlarına bir şekilde temas eden bu sürecin neye evrileceğine ve nasıl sonuçlanacağına dair görüşlerini ve duygularını bianet'e anlattılar.

Hiçbir güç zamanı gelmiş bir fikri engelleyecek kuvette değildir diyen Ali Bozan(44) sürece dair düşünlerini şu cümlelerle dile getirdi:

“Gecikmis barış fikrinin ısrarlı yürütücüsü Kürt halkının barışa olan isteği ve ısrarı olmuştur. Umut ediyoruz ki Kürtlerde istek ve arzu olan bu fikrin konjonktüre denk gelmesi ile yaşama geçme ihtimali biraz da sahici görünüyor. Devlet kaprislerini bir kenara bırakıp medeni dünyanın insan ihtiyaçlarına uygun bir ortam yaratmakta mükelleftir. Türk toplumu da esitlenmekten korkmamalı. PKK’nin silah bırakması demokratik ifade kanallarının daha rahat kullanılması ve tarihsel bir meseleyi “terör” parantezinde konuşma zorluğunu bitirecegi için olumludur.”

Meyman Sanat Evi yöneticisi Hamdiye Koyuncu(50) ise silah bırakmak ve silahların susması kesinlikle doğru bir adım olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Silahların susması sadece bir şeyleri talep etmek için olmamalı. Silahsız da mücadele edilebilir. Belki bir dönem doğruydu ama artık değil ve hiç bir taraftan kimse ölmesin. Mademki silahlar temel hakların verilmemesi için hep gerekçe olarak sunuldu o zaman artık haklarımız verilmeli. Çünkü silahlar yok artık bahaneleri ve gerekçeleri de kalmadı.”

Sanatçı M. Ali Boran (43) ise hepimizin aynı göğün altında bir arada yaşamak gibi bir kader birliği varsa tarafların bu gerçekliğe uygun olarak reflekslerini ortaya koyması gerekir dedi ve şöyle devam etti:

“Bunun en önemli adımlarından birinin saygı ve anlamak olduğunu düşünüyorum. Silahların artık fikirlerden ve siyasetten daha güçlü sayılmamasını olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Çok zorlu ve şiddet içeren dönemler yaşamış olan kuşaklardan birini temsil ediyorum. Bu topraklarda artık bu kuşaklar zincirinin halkalarına yeni halkaların eklenmesini doğru bulmuyorum. 100 yıldır devam eden savaşın çok taraflı yorgunuyum. Normalleşme ile beraber uzunca bir zaman susmak istiyorum.”

Mardin'de inşaat alanında çalışan Zeyni A.(55) ise düşünlerini şöyle aktardı:

“Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum. İktidar ya da devlet Kürtlerle barışmak istediğini söylüyor ve bunun için bir süreç başladı. Adı da demokrasi ve barış süreci. Biz bunu yıllardır istiyoruz. Silahların susmasını hep istedik. Ama iktidar Kürtlere yani bizlere demokrasi diyor diğer tarafta muhalefete ve Kürt olmayan diğer vatandaşlara baskı uyguluyor ve her gün tutuklamalar oluyor. Böyle bir durumda barış ve demokrasi kavramlarının iktidar tarafından kullanılması açıkça kafa karışıklığına sebep oluyor ve bu büyük bir çelişkidir. Ülkede demokrasi olacaksa herkes için olmalı. Demokrasi sadece bir taraf için olamaz. Bu demokrasinin doğasına aykırıdır. Bu olunca süreç için kaygılanıyor insan ve inandırıcılığı kalmıyor.”

Yazar Mehmet Mahsum Oral (41) ise sürece dair düşünlerini şöyle aktardı:

“Binlerce yıldır bu topraklarda kendi dilimizle, kültürümüzle yaşıyor olmamızın gerçeğini idrak etmenin bedelleri keşke bu kadar büyük bir trajediye mal olmasaydı Ancak Hegel’in de söylediği üzere “tarihin mutlu sayfaları, boş sayfalarıdır.” Bu karardan sonra çoğulcu, eşitlikçi, demokratik, herkesin kendini içinde bulabileceği bir anayasayla her yurttaşa güven ve samimiyet verilmesini umut ediyorum. İfade özgürlüğünden korkmayan, bunu bir tehdit olarak algılamayan bir toplumun sivil damarları güçlendikçe silahın değil de sözün daha çok önem taşıyacağını düşünüyorum. Kendimi evimde hissetmek istiyorum ve bunun için hiçbir insanın zarar görmesine gerek yok.”

Kürt Özgürlük Hareketinin kendi yönteminin ne olacağına dair net bir açıklamasının olmadığını belirten kafe işletmecisi Ahmet Keleş(35) şöyle dedi:

“Açıkça Öcalan varsa sürecin içinde umut ve inanç bende nettir. Ayrıca DEM Parti bu süreci illeriye götürecek bir pratik içinde olduğuna inanmıyorum ve bu konuda yetersiz görüyorum.

Silah sadece bir mücadele yöntemidir. Mücadelenin alternatifleri yöntemleri de vardır. Silahın bırakılması mücadelenin bitmesi anlamına gelmiyor. Tam tersine yeni bir mücadele........

© Bianet