menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin kısa direniş tarihi - 2

16 11
17.05.2025

2000’li yılların başlarında Türkiye’de pek çok değişim yaşandı. 1999 yılında PKK lideri Abdulllah Öcalan’ın yakalanışı, PKK’nin 1999 yılından 2004 yılına dek tek taraflı ateşkes ilanı, 2002 yılında AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi, AB Uyum Yasaları bunların başında gelenleri ifade ediyor.

Dünya’da ise 2001 yılında gerçekleşen, 11 Eylül saldırıları olarak bilinen saldırılar, pek çok devletin toplumsal yaşamın güvenlik temelli yeniden inşasına da yol açabilecek, terörle mücadeleye dair yasal düzenlemeler yapmasına neden oldu.[1]

Türkiye’de de bu durum, hem güvenlik sektörünün son 25 yıldaki büyümesi hem de güvenlik harcamalarının artışı ve toplumun militarizasyonunu sağlayan yasal düzenlemelerin artışıyla birlikte tartışılabilir.

2000’lerin başları, vicdani ret hareketinin içindeki öznelerin çeşitlenmesi ve hareketin görünürlüğünün uluslararası kamuoyunda daha fazla arttığı dönemi ifade ediyor.

2000 yılında Savaş Karşıtları web sitesi açılmıştır. Web sitesi, Türkiye’de ve Dünya’da vicdani ret bağlamındaki gelişmeleri, kaynakları bir araya getiren bir dökümantasyon ve referans merkezi işlevindeydi ve uzun yıllar varlığını sürdürdü.

2001 yılında “Türkiye’de Anti-militarizm ve Feminizm: Pratik ve İdeoloji” başlıklı 3 gün süren uluslarararası bir seminer düzenlenirken, 2004 yılında da ilk kez kadınlar vicdani ret açıklamaları yapmaya başladı.[2]

Mehmet Tarhan, 2001 yılında savaş karşıtı bir çerçeveyle, kendisine eşcinsel olduğu için “hak” olarak sunulan çürük raporunu da sistemin kendi çürüklüğü olarak adlandırdığını ifade ederek vicdani reddini açıkladı.[3] Mehmet Tarhan, eşcinsel kimliği ile vicdani reddini açıklayan ilk kişidir.

İlkleri ifade etmek, magazinsel bir yaklaşımı da içerebiliyor ancak öte yandan mücadele alanındaki çoğalan özneleri, hareketleri göstermesi açısından bir kıymeti de bulunuyor.

Çok fazla yaygınlaşmasa da askeri kışlalarda da ret açıklamalarına dair emsaller görülmeye başlandı. Mehmet Bal, 2002 yılında askere giderek vicdani reddini açıklayan ilk kişiydi.

2007 yılında islami gerekçelerle vicdani reddini açıklayan ilk kişi de Enver Aydemir oldu.

İlkleri ifade ederken, 2002 yılında AK Parti genel seçimlerde seçilerek, koalisyon hükümetinden iktidarı aldı ve tek başına iktidar oldu.

Aynı yıl, Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin tam üyeliği ile ilgili gelişmelere dayalı olarak ismi “AB Uyum Yasaları” olarak anılan pek çok yasa çıkarılmaya başlandı ve yasa değişiklikleri gerçekleştirildi.[4] Bu kapsamda, 2004 yılında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin[5] kaldırılması, idam cezasının kaldırılması, yeni dernekler kanunu’nun oluşturulması ve bunların yanında da pek çok değişikliğin yaşandığı bir süreç meydana geldi.

Vicdani ret hareketinin gündelik yaşamda da daha görünür olduğu ve mizah yoluyla iktidarın altını boşalttığı, kahramanlık mitlerini karşı bir siyasetle yeniden üretmeye çalıştığı Militurizm Festivalleri de 2000’lerin başında 2004-2006 yıllarında 3 yıl boyunca düzenlendi.[6]

Militurizm Festivallerinin programları ve eylemlilikleri her yıl değişen ve dönemin siyasetine değen bir çerçevede gerçekleşiyordu. Bu programlardan birini detaylıca paylaşmak gerekirse:

Gezide İzmir'in militarist sembolleri, "rehber"lerimiz tarafından"tarihi ve mimari açıdan" ayrıntılı olarak katılımcılara tanıtılacak.

Sponsorlarımız:

* Genelkurnaz Başkanlığı

* Milli İftira at Teşkilatı

* Milli Savurma Bakanlığı

* Jandarma İftira ve Terane Merkezi

* Ehemmiyet Genel Müdürlüğü - İzmir Ehemmiyet Müdürlüğü

Militarizm hayatımızın her anını sarıyor. Yaşamımıza etki eden tüm örgütlenmelere bir göz atın: Okul, aile, ordu, ticari işletmeler, siyasi partiler, hatta kendini sistem karşıtı olarak tanımlayan politik gruplar...

Hemen hepsi hiyerarşik, militarizmden beslenen ve militarizmi besleyen kurumlar. Emir almak ve vermek gündelik yaşamımızın bir parçası. Her gün militarist bir abidenin önünden geçiyoruz.

Hayatımızı bu abidelerin dikilmesine sebep olan ideoloji yönlendiriyor.

Bütün dünya sürekli silahlanıyor ve zorbalık bir çözüm yöntemi olarak kafalara kazınıyor. Neyle karşı karşıya olduğumuzu teşhir etmek ve militarist sembollerin, ritüellerin "karizmasını çizmek" bizce mümkün.

Militurizm programı kapsamında, asker uğurlamalarının geleneksel bir şekilde yapıldığı İzmir garında buluşuldu ve vicdani retçiler “en büyük retçi bizim retçi” şiarıyla havaya atıldı.

Gardan NATO’ya doğru yürüyüş yapan vicdani retçiler, NATO’nun kapatılmasını talep eden basın açıklamasını okuduktan sonra “Kışlanın tarla yapılmasını istiyorduk ancak Burçak bulamadık. Bol miktarda nohut vardı, nohut ekilen yerde de uzun süre başka bir şey olmuyor, nohut ekeceğiz” diyerek NATO’nun önüne nohut ektiler.

NATO’dan, Hasan Tahsin Anıtı’nın önüne yürüyen kitle, anıtın önünde üzerinde dünya haritası bulunan bir pankartın üzerindeki sınırları söktü.

Bir TSK kuruluşu olan OYAK’a ait TUKAŞ’ın önünde ise, üstünde “annemizin salçası” yazılı kavanozdaki salçayı ekmeğe sürüp insanlara dağıttı ve TUKAŞ’ın satış bölümüne içinde silah olan bir kavanoz teslim edildi.

Deniz Komutanlığı’nın önüne yürüyen vicdani retçiler, eski deniz komutanının yolsuzluktan dolayı yargılanması nedeniyle, üstünde bu yolsuzlukların bir kısmının dökümünün yer aldığı naylon fatura, donanmanın önüne bıraktı.

Vicdani retçiler, Mehmet Tarhan’ın özgürlüğü için çokça döviz ve pankart yazdı ve toplu vicdani ret açıklamalarının ardından program sona erdi.

11 ülkede, 16 kentte eylem yapacak olan 19 barış eylemcisi grup, Tarhan'la dayanışmak için Türkiye konsolosluklarının veya Türkiye'yi temsil eden kurumların önünde toplandı.[7]

Militurizm Festivali’nin sonuncusunun gerçekleştirildiği 2006 yılında aynı zamanda Osman Murat Ülke’nin AİHM’e yaptığı başvuru sonuçlandı. AİHM, Osman Murat Ülke’nin yaşadığı süreci sivil ölüm olarak nitelendirdi ve Türkiye’nin toplumsal hafızasında yer alan sivil ölüm ifadesi de bu şekilde doğdu.

İstanbul’da 3 gün süren “Antimilitarist Buluşma” gerçekleştirildi. Program kapsamında sergi, konser, atölye ve paneller yapıldı.[8] Bu buluşmalar, farklı siyasetlerin de bir araya gelmesine neden oldu.

2000’lerde vicdani ret meselesi, Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin yanı sıra siyasi partilerin de gündeminde fazlasıyla yer buldu. Siyasi partilerden, sivil toplum örgütlenmelerine, meslek odalarına dek birbirinden farklı imzacı örgütlenmeler tarafından 2006 yılında Vicdani Ret Platformu kuruldu.[9]

Vicdani Ret Platformu, 2007 yılında Türkiye'de onuncusu kutlanan 15 Mayıs Dünya Vicdani Ret Günü nedeniyle Taksim Gezi Parkı'ndan, Harbiye Orduevi'ne yürüdü.[10]

Halkı Askerlikten Soğutma maddesinin yürürlükten kaldırılması talebiyle sanatçılar, akademisyenler, hak savunucuları, yazarlar, sivil toplum örgütlerinden oluşan gruptan, 1.000’e yakın imza toplandı.[11]

2000’lerin sonuna gelirken 2009 yılında PKK’nin ateşkes kararı verdiği ve AKP hükümetinin adını “açılım süreci” dediği bir dönem yaşandı.[12]

Bu dönemde Barış İçin Kadın Girişimi[13] ve Barış İçin Vicdani Retçiler Platformu kuruldu.

Barış İçin Vicdani Retçiler Platformu, bugüne dek savaş karşıtı, anti-militarist bir çerçeveyi benimseyen hareketlerden farklı olarak, hareket olarak kendini barışın öznesi ilan etti ve vicdani ret hareketi içinde yeni tartışmaların da meydana gelmesine neden oldu.

2010 yılının başı, anti-militarist mücadelenin içinde olan ancak farklı inisiyatiflerle dahil olan örgütlenmelerde dahil oldu. Bunlardan bir tanesi Kürt Vicdani Ret İnisiyati’ydi. Kürt Vicdani Ret

İnisiyatifi çatısı altında 257 kişi vicdani reddini açıkladı.[14]

2010 yılının başında aynı zamanda ilk kez İlyada Erkuş, Deniz Benol ve Furkan Çelik isimlerinde üç çocuk, vicdani reddini açıkladılar ve çocuklar da bu toplumsal mücadelenin içinde olacağını ilan ettiler.

Anlamı büyük bir ödül olan Uluslararası Hrant Dink Ödülü de, bu yıl vicdani ret hareketine verildi.

2011 yılına gelindiğinde bedelli askerlik uygulaması 2000’lerde ilk kez yeniden bu yıl uygulanmaya başlandı. 2014 ve 2018 yıllarında da uygulandı ve 2019’da yasal düzenleme yapılarak kalıcı hale getirildi.

AİHM, düşünce, vicdan ve inanç hürriyetini düzenleyen 9.maddenin ihlal edildiğine ilk kez Yunus Erçep’in başvurusu üzerine karar verdi ve vicdani ret hakkını bu çerçeveye sokarak Türkiye’yi ilk kez mahkum etti.

2011 yılında UCUBELER(Antimilitarist Feministler) ve Barış İçin Kadın Girişimi tarafından en az feminist bir çerçeveye sahip en az 10 atölye düzenlendi.[15] Feminist hareket, anti-militarist hareketin içinde bir özne olarak varlığını sürdürmeye devam etti. Bu yıl içinde Türkiye’de 134 vicdani retçiden, 37’sini kadınlar oluşturuyordu ve “Devlet bize dava açsın istiyoruz” diyerek vicdani ret bir suç olarak tanımlanıyorsa, bu suça ortak olduklarını ifade ediyorlardı.[16]

2012 yılına gelindiğinde ise Vicdani Ret Derneği kuruldu. Dernek, şüpheli asker ölümlerini ve vicdani retçilerin yaşadıkları hak ihlallerini takip etti ve raporladı. Aynı zamanda vicdani retçilere hukuki destek verdi ve danışmanlık yaptı.

Barış İçin Vicdani Ret Platformu tarafından Mimar Sinan Üniversitesi’nde Vicdani Ret Forumu düzenlendi.[17] Bu forumda, müslüman, liseli, anarşist gibi birbirinden farklı kimliklerdeki vicdani retçiler bir araya geldi.

2011 yılındaki Roboski Katliamı’nın ardından 2012 yılında ise Roboski katliamında yaşamını kaybeden Celal Encü’nün ağabeyi İsa Encü vicdani reddini açıkladı.

Bunun hemen ardından Diyarbakır’da KeSKeSoR ve Dut Ağacı Kolektifi tarafından iki günlük “Militarizm, Vicdani Ret Hareketi ve Barış” başlıklı bir konferans düzenlendi.[18] Bu konferans Diyarbakır’da barış ve vicdani ret meselesini geniş kapsamlı bir şekilde ele alan ilk konferanstı ve konferanstan sonra 3 kişi vicdani reddini açıkladı.

2013 yılında Roboski Katliamının anmasından iki hafta önce barış aktivisti Yannis Vasilis’in yaptığı ”34 cana karşın 34 vicdani retçi arıyoruz” çağrısının ardından Amed Vicdani Ret İnisiyatifi kuruldu.

Yannis Vasilis’in yaptığı çağrı karşılık buldu ve 45 kişi vicdani reddini açıkladı. Bu 45 kişinin 8’i Amed Vicdani Ret İnisiyatifi üyelerinden oluşuyordu. Aynı zamanda bu buluşmada Roboski Vicdani Ret İnisiyatifi de kurulmuş oldu. Roboski’de vicdani ret atölyesi düzenlenmeye başlandı.

Öte yandan 2013-2015 yıllarını kapsayan, adı “çözüm süreci” olarak adlandırılan bir süreç daha yaşandı. Ancak hükümetin bu süreci sonlandırmasıyla sonuçlandı.[19]

Vicdani Retçiler, eylemliliklerine, buluşmalarına devam ettiler. 2014 yılında Akdeniz Vicdani Ret Buluşması, Filistin, İsrail, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan, Almanya ve İngiltere’den katılımcılarla Kıbrıs’ta gerçekleştirildi.

© Bianet