İslam tarihindeki önemli sahabelerden biridir o. Hayatı; fedakârlık, sabır ve inancının gücünü gösteren güzel bir örnektir.

Mensubiyet olarak zengin ve nüfuzlu bir ailenin çocuğu olarak Mekke’de dünyaya gelir.

Refah içinde geçer çocukluğu, gençliği. Yakışıklılığı, zarifliği ve şık giyimiyle Mekke’nin gözde delikanlıları arasındadır. Öyle ki; “Mekke’de Mus‘ab bin Umeyr’den (r. a.) daha güzel giyinen daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim.” dediği rivayet edilir Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin.

Ailesi, özellikle de annesi Peygamber Efendimizin peygamberliğine şiddetle karşı durur. Bundan dolayıdır ki ilk başlarda Müslümanlığını gizleyerek namazlarını gizlice kılar genç Mus’ab (r. a.).

Bu ne kadar gizli kalabilirdi ki? Yerin kulağı vardır derler…

O günlerde de Müslüman olanların takibini yapan kişiler boş durmaz ve onu namaz kılarken gören birisi tarafından ailesine haber verilmesiyle de biter gizlilik.

Anne ve babası tarafından sert tepkilerle karşılaşır. O kadar ileri gider ki ailesi Peygamber Efendimizle görüşmemesi için evlerinde anne babası tarafından “hapsedilen ilk Müslüman” adını da alır Mus’ab (r. a.).

“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikatından kurtulabilir.” (23. Söz. 3. Nokta) O da imanın verdiği kuvvetle imanından asla taviz vermez.

İnandığı davanın rehberi Peygamber Efendimizin bir gün, Müslümanlara tavsiye ederken, ona da tavsiye ettiği hicret kapısı açılır baskı ve zulümlerden kurtulması adına.

İlk Müslüman kafilesiyle birlikte Habeşistan’a hicret ettikten bir süre sonra Mekke’deki şartların yumuşadığı haberlerine istinaden Mekke’ye geri döner.

Tabi ki ortam ona ulaşan haberlerde olduğu gibi yumuşak da değildir. Belki de daha şiddetliydi. Dönmesine sevinmesi gereken ailesi hala inatlarında ısrar ediyor ve baskılarını kesmeden devam ettiriyordu. Ancak bu........

© Başkent'te Karar