Gassal
TABİİ… Hemen oturup bir çırpıda izledim ikinci sezonu. İlk sezonu da beni heyecanlandırmıştı.
Uzun süreden beri şöyle içinde mafya hesaplaşmaları olmayan, tüm kadın karakterlerin birbirine tuzak kurmadığı, kimin kimin adamı olduğu belli olmayan konaklardaki uzun bakışmalı dizilerden sıkılmıştım. Bir de son dönemlerde Yüzüklerin Efendisi gibi fantastik yapımlardan fırlamış karakterlerin uzun sakallarıyla at sırtında poz verdikleri tarihi diziler var ki; onları saymıyorum bile…
Derken farklı öyküsüyle, yarattığı gerçekçi karakterleriyle ve en önemlisi anlatımda yakaladığı yabancılaştırma unsurlarıyla neredeyse sinema filmi kalitesinde bir yapım olarak çıktı karşıma GASSAL…
O zaman da yazmayı çok istemiştim ama Sayın Ferdi Tanhan’ın çok beğendiğim yazısını okuyunca gerek kalmamıştı. Buradan kendisine sanat eleştirmeni titizliği ile yazdığı yazısını fırsat bilip bir selam gönderelim.
Bugüne kadar sinemada toplasanız 26 hikâye örgüsü anlatılmış denir. Bu tematik kodlar kimi zaman bir öç alma hikayesi, kimi zaman zengin kız fakir oğlan, kimi zaman da iyilerin eninde sonunda kazandığı bir döngüde kendini gösterir. Elbette sanat neyi anlattığınız kadar nasıl anlattığınızın ile de ilgilidir. Bunlardan biri eksik kalırsa sanat eseri de kadük kalır şüphesiz.
Son yüzyılın sanatı sayılan sinemada bir gassal üzerinden anlatılan hikâyeye pek rastlamadım. Evet cellatlar, zangoçlar var ama gassal yok. Yani ölüm üzerinden yaşamı........
© Aydınlık
