Edebiyattan geçmek
Bazı sözcükler bir süre çok duyulur, çok kullanılır, kendini fazla gösterir. Her dilde vardır bu. Şu günlerdeki “aynen” sözcüğü gibi bir zamanlar “olay” sözcüğü de çok kullanılırdı. “Artık ekmek yemiyorum” yerine “Artık ekmek olayını bitirdim” diyenler mi, “Resim olayını sevmiyorum” diyenler mi? Her şey olay oluverirdi. Çok da kaygılanmamak gerekir, bu moda sözcükler sonunda kendi sınırlarına çekilir.
“Derken” sözcüğünün de bir ara yalımı yükseldi, öne çıktı, sık kullanıldı. Sonra o da kendi sınırlarına çekildi.
Emek Postanesinden kitap gönderecektim. Üç kitabı güzelce paketledim, içi görünsün diye küçük bir yeri açık bıraktım. PTT görevlisine uzattım, indirimden yararlanmak için “kitap var içinde” dedim. “Kitap derken” dedi görevli. Tam da “derken” sözcüğüne gıcık olduğum günlerde böyle bir soru: Kitap derken?
“Bildiğiniz kitap işte, yazar yazar, matbaada basılır, kapak geçirilir, kitap olur, biz de okuruz.”
Görevli sorusunun yanıtını tam alamamış gibi boş boş bakıyor. Kitapların türünü mü bilmek istiyor acaba? Paketin içinde üç farklı kitap var. Biri roman, biri doktora tezim, biri çocuk oyunu. Hangisini söylesem? Üçünü ayrı ayrı söyleyip lafı uzatmak yerine, en çok gönderdiğim kitaplardan birini söyledim: “Roman var içinde” dedim. Meğer en kötü türü seçmişim.
“Aa, roman olmaz!” dedi görevli.
“Neden olmaz?”
“Eğitim değeri olacak.”
Gel de tepeniz atmasın…
“Size ortaokulda, lisede hiç roman özeti........
© Aydınlık
