Aidiyetin geciken sıcaklığı
Avusturya’da temmuz ve ağustos ayları tatil aylarıdır. Bu aylarda trafiğin nispeten yoğun olmadığı için bazı acil inşaat işleri, hem de geceleri yapılmaya çalışılır. Acil inşaat işlerinin dışında bazı alanlarda tatilde olunduğu gözle görülür. Siyasi yaşam da tatilde sayılır. Bu günlerde bütçenin dengelenmesi ve garsonların almış oldukları bahşişlerin sigortaya ve vergiye tabi tutulması tartışmasının dışında başka pek ciddi gündem fark edilmemektedir. Gazeteler de yurt içi habersizliğinden dolayı sayfa sayısını azalttılar. Tabi bunlardan ben de etkilendim ve siyasi gündeme ait yazı yazamadım.
Bu yazımın yayımlandığı günü takip eden iki hafta sonra 40 yılı aşan çalışma hayatıma son verip, emekliliğimi yaşamaya başlayacağım. 1987 yılından beri çalıştığım Viyana İşçi Odası’ndaki görevim bitmiş olacak. 1987’den bu yana çalıştığım iş yerinde 29 yıl danışmanlık yaptım. Bu yıllar içinde meslektaşlarımla güzel ilişkilerim oldu. Ancak her şeye rağmen kendimi çalıştığım kurumdaki mesai arkadaşlarımla aidiyet içinde hissetmedim, hissedemedim. Bu tek taraflı olmadı, hem ben hem de meslektaşlarım bu hissi onlara da hissettiremedik.
Yirmi dokuz yıl boyunca danışmanlık işimi bana ait olan büromda tek başıma yürüttüm. Herhangi bir kontrol ya da çok fazla yardıma ihtiyaç duymadım. Sadece sekreterimiz, firmalara yazdığım mektupları daktilo ederdi. Zaman zaman herhangi bir konuda sorum olursa, konunun uzmanı bir meslektaşıma danışırdım. Kısaca çalıştığım yere ait hissetmedim; hep öteki oldum, kadim Türk.
Sekiz yıl önce çalıştığım bölümü değiştirdim. Şahsi danışmanlıktan uzaklaşıp telefona bakmaya ve danışmaya gelenleri enformasyon bölümünde konularına göre yönlendirmeye çalıştım. Aslında bu değişiklik gönüllü değildi; bugünlerde çalıştığım bölüme gitmem istendi. Bu bile oraya ait olmadığımın bir göstergesiydi.
Yeni çalıştığım bölümde ağırlıklı olarak kadın meslektaşlarım oldu. Yıllar içinde, 15-20 kişinin çalıştığı bu bölümde en yaşlı çalışan bendim. Sayılı günler çabuk biter........
© Aydınlık
