menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hugo Chavez buluşmamızın bende bıraktıkları!

42 1
01.08.2025

Ne kadar geç yatsam da erken kalkmayı severim. Çalışmaya da erken başlamak günü bereketli kılar. Gün doğmadan ayakta olmak ve günün ilk ışıklarını kuş seslerini duyarak hissetmek doyulmaz bir haz verir bana. Başka dilde karşılığı var mı bilmiyorum ama “Kuşluk vakti” güzel Türkçemizin tam da bu anlattığım süreci ifade eden tanımlamasıdır.

Bugün 30 Temmuz Çarşamba saat tam 07.00. Ulusal Kanal’da odamdayım. Fonda her sabah olduğu gibi müzik tarihinin en romantik ama en vatansever müzisyenlerinden biri olan Chopin’in noktürnleri, vals ve Polonezleri akıp gidiyor. Gençliğimden beri Chopin’in Noktürnleri, Mozart’ın Requiem’i, Ali Ekber Çiçek’in “Haydar Haydar”’ı, Itrî’nin Nevâ-Kâr’ı, Neşet Ertaş’ın Zahidem’i, Beethoven’in 5. Senfonisi, İntiİllimani’yi hep aynı heyecanla dinlerim. Çok uzak zannetmeyin çok yakınlar aslında! Aradaki “akrabalığı” duygudaşlığı duymamak elde değil.

Kapitalizmin yıllardır üzerinde arsız ve umarsızca tepinerek birbirinden uzaklaştırdığı ve hatta düşman edip yok etmeye çalıştığı duygudaşlıktan bahsediyorum… İnsanın insan tarafından bahsediyorum. Kapitalizmin bir türlü yenemediği “çırılçıplak insan”dan, duygularıyla insandan bahsediyorum. Biraz “hafif” ve “romantik” olacak lakin düpedüz insan işte… Bir sanatçının baktığı noktadan insan daha çok böyle bir şey…

Buradan baktığınızda bambaşka bir denklem çıkıveriyor karşınıza. Gerçeğe, sahiciliğe götüren bir denklem. Tosca dinlerken gözleri dolan bir Mustafa Kemal başka bir anlam kazanıyor… Ne bileyim Bülent Ecevit’in şiirleri… 3. Selim’in besteleri… Son........

© Aydınlık