menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lozan gerçekten barış getirdi mi?

23 1
25.07.2025

Lozan’ın tam isminin “Yakın Doğu Sorunları Üzerine Lozan Konferansı” olduğunu okul kitaplarından öğrenmek pek mümkün değil. Pekala, niçin Yakın Doğu ismi konulmuş Konferans’a? Bu isimle hangi coğrafyaya işaret edilmekte?

Sorumuzun yanıtı için başvurduğumuz Google’da karşımıza çıkan Dünya Tarihi Ansiklopedisi’nde şöyle bir açıklama yer alıyor: “Yakın Doğu, arkeologlar ve eski tarihçiler tarafından Güneybatı Asya bölgesi (özellikle Akdeniz, Karadeniz, Hazar Denizi, Kızıldeniz) ve Basra Körfezi'nin çevrelediği alanı kapsayan bölge olarak kabul edilmektedir.”(1)

Günümüzde yerine çoğunlukla Orta Doğu tabiri kullanılan Yakın Doğu, Konferans kapsamında Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan Kuzey Afrika’ya uzanan topraklarının yayıldığı coğrafya için kullanılmıştır.

Zira Konferans’ta Osmanlı Devleti’nin bütün bu coğrafyaya yayılmış egemenliği hakkında kararlar alınmıştır. Yine bu coğrafyada, başta büyük çoğunluğu oluşturan Türkler, Kürtler ve Araplar olmak üzere bütün halkların kaderine dair önemli kararlara imza atılmıştır.

Bu anlamda Lozan Antlaşması, 20. yüzyılın yeni dünya düzenine uygun olarak “Yakın Doğu”nun dizayn edildiği antlaşma olacaktır. Galip ve muktedir olan İngiltere ve Fransa’nın ve dahi diğer Batılı güçlerin mimarlığında, onların çıkarlarını esas alan bir düzenin inşa edildiği antlaşmadır.

Bu coğrafyada birkaç yüzyıl boyunca hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olarak Antlaşma masasına oturan Türkiye temsilcileri, belirlenen sınırlar dışında bütün topraklar üzerindeki haklarından vazgeçtiğini ilan etmiştir. Ancak bu vazgeçiş halkların kendilerini yönetmesi doğrulmasında değil, manda yönetimlerini dolaylı olarak tanıma biçiminde olmuştur.

Antlaşmanın 16. maddesine göre Türkiye “belirlenen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki her türlü hak, sıfat ve egemenliğinden vazgeçmiştir”. 17. maddede ise Mısır ve Sudan’ın isimlerini vererek bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçtiğini belirtir. Bu vazgeçişte, coğrafyanın halklarının kendilerini yönetmesine dair bir hüküm koymaktan özellikle imtina edilir.

I.TBMM’deki tartışmalarda Lozan Heyetine yapılan eleştirilerden biri de Arap çoğunluğun bulunduğu coğrafyaya dair yukarıda zikredilen maddeler olacaktır. Bu konuda 5 Mart 1923 tarihli gizli celse zabıtlarına bakılabilir. Birçok mebus yapılanın kabul edilemez olduğunu “Bizden ayrılan memleketlerimizin hasımlarımızın esaretine bırakıldığını, hem de Misak-ı Milli’nin ilkelerine aykırı olarak hareket edildiğini” söylemiştir.(2)

Zira Misak-ı Milli’nin birinci maddesinde “Arap çoğunluğun bulunduğu ve işgal altında kalan kısımların geleceği, ahalisinin serbestçe vereceği oylara göre belirlenecektir” der. Bu konuda Arap aydınlarının Ankara ile yakın temas içerisinde oldukları ve destek beklediklerine dair çokça bilgi ve belge........

© Artı Gerçek