menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Kalbim onlara ne çok şey borçlu!'

33 1
11.01.2025

Kara haber kalbime taş gibi oturmadan az önce bir yazar arkadaşımla edebiyatla ilişkimizin ne kadar öznel olduğumuzu konuşuyorduk. kuş kondurmalık bir sevgi değil artık herkesin malumu konulara dönüşmüş: Çok dünyadala çok okurlar arasında sırat görüşlünden, roman ya da öykülerinin görünme telaşına kapılmadan kitaplarını tanıtmalarının neredeyse imkansızlığından, 'piyasa koşullarında' dayanabilmek, yazmaya devam etmek için geçindirecek işlerinin ruhumuzda başlayan yaralardan, falandan falan... Bir an ikimiz de sustuk. İçimizi alelacele dökeceğiz diye kalabalık kafenin gürültünü duymaz olmuştuk. Ben saatlerdir oradakiler gibi çevremdeki insanlar baktılar, bu tür bir suskunlukla görebileceğim mesafede değillerdi… Oradan hızla uzaklaşmak için telefona başlıyorum. Her zamanki hüzünlü bakış, çocukluğun hafızamda bile yeri olan o elin çenenin altında kendinden başka dayanağı yokmuş gibi destek oluşu… Fotoğrafın altında güle güle yazıyordu, kim kimi nereye yolculuyor diye biraz daha bekliyordum. Olacak şey ölümden en çok söz eden bir yazarın ölmesi... Olsa olsa yaşam daha çok sevebilmek için ölümün başlangıcında tutmuştur, daha çok çalışmak için sevmek için savurmuştur... Değildi, Selim İleri ölmüştü.

Aramıza bıçak gibi giren suskunluğu yutup da evlere dağılacak gücü bulamadık. Yan yana olmayı, onu şarkılarla uğurlamayı, onun adına ünleye ünleye göğe bakıp kadeh kaldırmayı yeğledik. Çok düzenli olup, fazla mesaiye gerek kalmadan da bulunabilecek kesin bilgiydi bu; Selim İleri de böyle isterdi. Gözlerimiz dolu dolu “Ahde Vefa” albümünü açtık, avaz avaz bağırdık; biliyorduk çünkü giderken de duyarlıydı o........

© Artı Gerçek