menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barbarlık günlerinde barışı beklemek

35 0
06.02.2025

Büyük Yunan şair Kavafis’in güzelim Barbarları Beklerken şiiri,

“Neyi bekliyoruz böyle toplanmış Pazar yerine” dizesiyle başlar.

Barbarlar gelmez, şiir,
“Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.” dizeleriyle biter. (Cevat Çapan çevirisinden)

Biz ise şiirdekinin tam aksine barbarları değil, “barış”ı bekliyoruz Devlet Bahçeli’nin ünlü 22 Ekim’deki konuşmasından bu yana. Barbarlık içindeyiz zaten, ülkede, bölgede, dünyada uygarlığın gerilediği, barbarlığın yükseldiği bir çağdayız ne yazık ki.

Malum, dünyanın başına bir deli geldi. Koca dünya ABD’den ibaret değil denilecek, değil tabii lakin el attığı her yeri berbat eden, neredeyse kıyamet kaldıracak bir askeri ve ekonomik gücün başına sağı sollu belli olmayan biri gelmişse dert etmek gerek. Derttir de fakat öyle dertlere alışık yerler için belki de o kadar dert değildir. Şerbetlilerdeniz şükür.

Bu delinin ilk seçilişi sanki bir tür kaza, bir kez olup bir daha olmayacak bir iş sayıldı çoğu kişi tarafından, ikinci seçimini kaybettiğinde ortaya sürdüğü, Amerikan demokrasisinin kalbî mekanına hücum eden kimi arkaik kimi modern barbarlık kostümleri giymiş deliler görününce, Amerikalılar da dünya da ucuz kurtulmuş denildi. Heyhat deli gene geldi.

Önce şunu anlamamız lazım: Deniliyordu ki işte Çin zaten otoriter bir modeli seçmiş, keza Rusya da bir otoriter rejimden bir yenisine savruldu ama dünyanın geri kalanına demokrasi gelecek merak buyurmayın. Hatta tarih bitti, liberal özgürlükler çağı geliyor ne güzel diye şarkı çığıranlar peydah oldu her yerde. Hem dünyaya hem Türkiye’ye gelip herkesi kurtaracak olan demokrasi geçen Cuma gelecekti aylar oldu, yıllar oldu, on yıllar oldu gelmedi.

Gelmediği gibi Hindistan’da, Meksika’da, Brezilya’da, Macaristan’da, Polonya’da, İtalya’da, Fransa’da, Afrika’nın türlü çeşit yerinde birbirine benzeyen yöneticiler ya da gelecek seçimi bekleyen aday yöneticiler zuhur etti. Türkiye’de demokrasi ve özgürlük türkülerini söyleyenlerin çok önemli bir kısmının umut bağladığı kişi yukarıdakilerin hepsiyle aşık atacak bir otoriter figüre dönüştü.
O kadar ki Amerika’nın başına gelen delinin ilham aldığı, taklit ettiği bir düzeye taşıdı otoriter karakterini, inşasına giriştiği totaliter rejim de sarı deli dahil hepsine ilham verecek şekilde katılaştıkça katılaşıyor.

Bu otokratları birbirine bağlayan bir şey var: Uyguladıkları ekonomik politikalar. Neo-liberalizm dedikleri nane, ulaştığı her yerde aynı sonuca yol açıyor: Yokluk yoksulluk içindeki insan sayısı ve yokluğun yoksulluğun ağırlığı günden güne artıyor. Az sayıda insanın elinde akıl almaz servetler toplanıyor. Yoksul milyarlara karşı varsıl azınlığın varlığını ve o varlığı var eden sistemi korumak için silah, kırbaç, kelepçe ve gözbağı lazım.

Ne Amerika’nın başına gelen ne de diğerleri, bu zatların hiçbiri deli falan değil, akılları gayet başlarında, küresel servet ağlarının tepesindeki kişilerle beraber yönettikleri ülkelerde benzer rejimler kurarak yol yürüyorlar. Sosyalizmin yenilgisinden sonra yüz küsur yıl boyunca görülen demokrasi sahnelerine artık ihtiyaç kalmadığına kanaat getirildi, madem ki bütün dünya artık kapitalist üretim ve paylaşım ağının içine düşmüş durumda, madem ki kapitalizmi tehdit eden bir oluşumu bırakın bir fikir bile görünürde kalmadı, hem tek tek ülkeler hem de dünyanın........

© Artı Gerçek