menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“BARIŞ SÜRECİ” ÜZERİNE TEZLER

10 0
14.05.2025

Evvelâ kısa bir tarihi çerçeve üzerinden hafıza tazeleyelim ve ilk tezimizi yazalım; eğer 1914’te cihan harbi başlamasa, çok büyük ihtimalle Osmanlı Türkiyesi 1920’li yıllarını Kürtlerin ve Ermenilerin statü talepleri üzerine yoğun bir mücadele içinde geçirecekti. Bu kaçınılmazdı, çünkü işaretleri 1878 Berlin Antlaşmasında verilmişti. Rumeli toprakları milliyetçilik fırtınası altında savrulurken, Anadolu topraklarının bu sürecin dışında kalması beklenemezdi. Ama ve fakat, Cihan Harbi hem dünya sistemini hem de Anadolu’yu bambaşka bir noktaya savurdu. Savaş bittiğinde ve Sevr antlaşmasında hem Kürtlere hem de Ermenilere Anadolu’da ciddi bir pay bırakılıyordu aslında. Ancak, Sevr paylaşım planında emperyalistler çok büyük bir hata yaptılar ve Kürt şehirlerini Ermenistan haritası içine aldılar. Zaten 1915 olaylarının hesabının kendilerine de sorulacağından endişe duymaya başlayan Kürt şefleri, ister istemez dümeni Ankara’ya kırdılar, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket etmek zorunda kaldılar.

Milli Mücadele bitti ve Lozan süreci başladı. Dönemin Kürt siyasi liderleri Lozan’da kendilerine de hukuki bir statü verileceğini umuyorlardı, ama bu olmadı. Lozan’da sadece “gayrı-müslim azınlıklar” ayrı bir şekilde kategorize edildi ve Kürtler dahil bütün Müslüman toplum kesimleri tek bir millet gibi adlandırıldı. Bu sonuç hiç kuşkusuz Kürt şefleri arasında büyük bir kırgınlık yarattı ve Ankara’nın kendilerine ihanet ettiğini düşünmelerine yol açtı. Yani aslında Şeyh Sait isyanından PKK isyanlarına kadar geçen bütün Kürt siyasi isyanlarının temeli Lozan’a dayanır.

Ankara bu süreçte şöyle düşünüyordu; Kürtlerle Türkleri aynı hedefte, Türk vatandağlığı bağlamında, tek bir ulus olarak yeniden inşa........

© Antalya Son Haber