Son mu? Pek sayılmaz.
On yıllardır “basılı yayın öldü” ifadesi medya dünyasında yankılanıyor; her yeni teknolojik gelişmeyle birlikte tekrar edilen bir kehanet gibi. İnternetin yükselişinden akıllı telefonların ve sosyal medyanın hâkimiyetine kadar her yenilik, geleneksel basını sanki sona biraz daha yaklaştırdı. Ancak gerçekten sonu mu geldi yoksa bir ölümden ziyade bir dönüşüme mi tanıklık ediyoruz?
Basılı yayıncılığın büyük ölçüde değiştiği inkâr edilemez. Reklam gelirleri bir zamanlar gazetelerin ve dergilerin yaşam kaynağı neredeyse tamamen dijital platformlara kaydı. Google ve Facebook gibi devler bu alanı domine ediyor. Basılı tiraj yıllar içinde sürekli düşüşte ve birçok köklü yayın ya matbaalarını kapattı ya da hayatta kalmak için sadece dijitale geçti. Özellikle genç nesiller, artık günlük ya da haftalık basılı yayınları değil, anlık ve kişiselleştirilmiş içerikleri telefonlarında bekliyor.
Ayrıca, dikkat ekonomisi de bilgi tüketim şeklimizi tamamen yeniden biçimlendirdi. Dijital içeriklerin hızı ve kısalığı, pek çok kişiye uzun yazıları ve basılı metinleri eski moda gibi hissettiriyor. Haberler X (eski adıyla Twitter) ya da TikTok’ta anında yayıldığında, kim ertesi günkü
Yine de basılı yayın tamamen öldü diyemeyiz hatta bundan çok uzak. Son yıllarda, basılı medyaya yönelik küçük ama anlamlı bir ilgi artışı görülüyor. Vice, Nylon gibi yayınlar sınırlı edisyonlarla yeniden basılıya döndü. Hatta Microsoft gibi dijital devler bile Signal adlı dergiyle basılı yayın dünyasına adım........
© Anayurt
