Enkazın arasında tanıklık etmek
Yer sarsıldığında ve binalar çöktüğünde, ilk müdahaleyi yapanlar genellikle kurtarma ekipleri, itfaiyeciler ve sağlık çalışanları olur. Ancak aralarında sessizce hareket eden bir başka grup daha vardır, foto muhabirleri. Onların görevi ilk yardımda bulunmak ya da acil yardım malzemesi taşımak değildir. Görevleri, anı belgelemek, felaketin ortasında kalanlara ses olmak ve dünyanın gözlerini bu acıya kapatmamasını sağlamaktır. Depremler sırasında bir foto muhabirin misyonu hem son derece önemli hem de derinlemesine karmaşıktır.
Her foto muhabirin özünde taşıdığı temel ilke tanıklık etmektir. Bir depremin ardından bu, yıkımın çarpıcı ve çoğu zaman yürek burkan gerçekliğini belgelemek anlamına gelir. Yıkılmış evleri, yerinden olmuş aileleri ve kaybın boyutlarını yansıtan kareler çekilir. Bu görüntüler felaketi sansasyonel hale getirmek için değil, gerçeği göstermek, uzaktaki insanların acılarını görünür kılmak içindir.
Fotoğraflar, kelimelerin ötesinde bir güce sahiptir. Enkazdan çıkarılan bir çocuğun tek bir görüntüsü, binlerce kelimeden daha fazla duygu ve aciliyet uyandırabilir. Deprem gibi afetlerin kaotik ortamında, fotoğraflar yasın, direnişin ve umudun evrensel dili haline gelir.
Depremler genellikle kırsal, unutulmuş veya marjinalleştirilmiş toplulukları etkiler. Bu yerlerde yaşayan insanların sesi çoğu zaman duyulmaz ya da önemsenmez. Foto muhabirleri, bu topluluklarla dünya arasındaki köprü görevi görür. Sadece yıkımı değil, o yıkımın içindeki insanları da belgelemek onların görevidir. Her kare, bir kişinin varlığının, acısının ve hayatta kalma mücadelesinin kanıtıdır.
Sorumluluk gerektiren böyle bir görevde foto muhabirleri, belgelenmesi gereken an ile........
© Anayurt
