Dünyanın yeni enerji ekseni: Lityum
Enerji hatları yalnızca sanayi üretimini değil, uluslararası ilişkilerin seyrini de etkilerdi. Ancak artık küresel dönüşüm, çok daha sessiz ama bir o kadar derin bir eksende ilerliyor. Gündemin merkezinde bu kez adı daha az bilinen, ama etkisi giderek büyüyen bir element var: Lityum.
Petrolün belirleyici olduğu çağ kapanırken, yeni dönem; elektrikli araçlar, batarya sistemleri ve akıllı enerji depolama çözümleriyle tanımlanıyor. Artık rekabet, ne kadar ürettiğinizden çok, enerjiyi nasıl yönettiğinizle ölçülüyor. Ve bu yeni denklemin merkezinde sadece lityum rezervlerine sahip olmak değil, o rezervleri yüksek teknolojiye dönüştürebilme yeteneği yer alıyor.
Lityum; elektrikli araçlardan akıllı telefonlara, güneş panellerinden savunma sanayine kadar hemen her teknolojik altyapının kalbinde yer alan bir element. Öyle ki, Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, bir elektrikli aracın bataryasında ortalama 8-10 kilogram lityum kullanılıyor. Dünya Bankası, sadece 2050’ye kadar olan süreçte lityum talebinin 40 kat artacağını öngörüyor. Bu artış, sadece bir arz-talep dengesi değil, bir stratejik mücadele başlatmış durumda.
Bugün lityumun en büyük rezervleri Güney Amerika’daki “Lityum Üçgeni” olarak adlandırılan bölgede: Bolivya, Arjantin ve Şili. Bu üç ülke, dünya rezervlerinin yaklaşık `’ına sahip. Üretim tarafında ise Avustralya açık ara lider, onu Şili ve Çin izliyor. Ancak esas dikkat çeken nokta, Çin’in lityum tedarik zincirinde üstlendiği kilit rol. Çin, sadece lityumu çıkarmakla kalmıyor; aynı zamanda dünyanın en büyük rafine lityum üreticisi ve batarya üretiminde u’in üzerinde bir pazar payına sahip. Bugün Çin’in lityum üretiminde kontrol ettiği tesisler; Afrika’dan Güney........
© Analiz
