menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye-Avrupa ilişkileri

15 0
01.04.2025

Trump’ın, Amerika’nın ittifaktaki patronluğunu pekiştirmek ve müttefik ülkelerinin sorumluluklarını arttırmak amacıyla hem AB’ye hem de İngiltere’ye tavır almasıyla krize dönüştü. Bu kriz taraflar yeni pozisyonlarında anlaşana kadar, en azından Trump’ın başkanlığı boyunca devam edecektir.

Kriz üç taraf açısından da Türkiye’nin kıymetini arttırdı. Denge politikaları konusunda üç yüz yıllık birikime sahip olan devletimiz bu süreci iyi değerlendirmek zorunda. Böyle bir fırsat yüzyılda bir ya gelir ya da gelmez. Kalkınmak, zenginleşmek ve krizden çıkmak istiyorsak ekonomiyi merkeze koyarak bu altın fırsatı değerlendirmeliyiz.

Öncelikle şunu kabul etmeliyiz: AB’nin bizi tam üye yapmak gibi bir planı yok. Tam tersine bizi üye yapmamaya kararlılar. Bizi üye yapmak isteseler bile AB’nin altın dönemi bitti. AB zayıflıyor, fakirleşiyor ve geriliyor. Vaziyet böyleyken AB üyeliği yani yumurtaların hepsini aynı sepete koymak bize ne kazandıracak?

Peki AB’nin Türkiye planı ne? ABD olmadan askeri olarak çok zayıf olduklarının farkındalar. Rusya’nın Ukrayna savaşından sonra Baltıklara ve Polonya’ya yönelebileceğini düşünüyorlar. Askeri olarak güçlenerek caydırıcı olmanın peşindeler. İşte burada devreye Türkiye giriyor. Türkiye’yi oluşturulacak Avrupa Savunma Sistemine dahil ederek güçlenecekler, caydırıcı olacaklar. Hanslar, Yorgoslar yaşasın diye Mehmetçikler ölecek.

AB, kaçak göç konusunda Türkiye’nin performansından memnun. Neredeyse kontrol edebildikleri tek sınırları Türkiye sınırı. Her yıl Avrupa’ya Akdeniz’den ve Rusya-Beyaz Rusya sınırlarından ayrı ayrı milyondan fazla kaçak göçmen geliyor. Türk sınırından gelenlerse yüz binin altında. AB, Türkiye........

© Analiz