Lozan mecburiyettir
Özellikle Lozan’a getirilen eleştiriler büyük gürültü kopardı. PKK’lılar sadece silah bırakıyorlar, inançlarını, düşüncelerini ve duygularını bırakmıyorlar. Fikirleri artık silahların gölgesi olmadan savunacaklar, anlatacaklar. Onlarla fikirlerimizle mücadele edeceğiz. Türk milleti hakem olacak.
Lozan’a getirilen eleştiriler yeni değil. Siyasal İslamcılar, Osmanlıcılar, sosyalistler ve Kürtçüler Lozan’ı sürekli benzer argümanlarla eleştiriyorlar. Onlara göre Lozan bir hezimet. Bu eleştirilere itiraz edenler ise diğer uçtalar. Onlara göre Lozan bir zafer. Hatta Türkiye’nin tapu senedi.
Lozan kutsal, değiştirilemez ve sorgulanamaz bir metin değil. Lozan o günün şartlarında yapılan makul bir anlaşmadır. Eğer daha iyisini yapmak imkan dahilinde olsaydı, Gazi ve arkadaşları asla Lozan’a razı olmazlardı. Nitekim, Lozan anlaşmasının iki maddesi Hatay’ın anavatana katılması ve Montrö anlaşmasıyla bizzat onu imzalatan Atatürk tarafından değiştirildi.
Hiçbir anlaşma, vatanın tapu senedi olamaz. Bizim tapu senedimiz; devletimizin, ordumuzun ve ekonomimizin güçlü olmasıdır. Milletimizin devletimizle bütünleşmesidir. Güçsüzseniz, kâğıtta ne yazdığı sadece teferruattır. Osmanlı’nın elinde, Macaristan’ın Osmanlı toprağı olduğunu teyit eden anlaşmalar vardı. Birleşik Avrupa güçlerine yenilince, Karlofça Anlaşması’nda Macaristan’ı kaybettik. Önceki anlaşmalarda yazılanların zerre kadar önemi oldu mu?
Osmanlı bürokratları, 1856 yılında, Paris Anlaşmasını imzalayınca çok sevindiler. Zira Paris Anlaşmasıyla, Avrupa devletleri, Osmanlı’yı Avrupa devletler sistemine kabul ederek, toprak bütünlüğü konusunda garanti verdiler. Bu tarihte Osmanlı’nın yüzölçümü, 10 milyon kilometre karenin üstündeydi. Sadece 25 yıl sonra, Rumeli topraklarını, Tunus’u, Mısır’ı,........
© Analiz
