menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hollanda seçimleri neden önemli?

14 0
29.10.2025

Anadolu Ajansı Stratejik Analiz Müdürü Zeliha Eliaçık, Hollanda’da erken seçim atmosferinde merkez siyasetin çözülüşünü, aşırı sağın yükselişini ve konut krizinden Gazze'ye uzanan tartışmaların seçmen davranışına etkisini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Hollanda, sadece 11 ay süren hükümetin dağılması sonrasında seçime gidiyor. Bilindiği üzere kültürel olarak güçlü bir Protestan kültürel geleneğe sahip olan Hollanda’da seçimler pazar günü değil, çarşamba günü yapılıyor [1].

Seçim sürecinde gözlemlerde bulunduğum Hollanda sokakları çok hareketli. Hollanda seçimleri, bizim Türkiye'den alışık olduğumuz şekilde tek parti mitinglerinden ziyade, pek çok Batı Avrupa ülkesinde olduğu gibi sokak protestoları etrafında şekilleniyor. Bu siyasi kültürün yanı sıra Hollanda’da iklim, ekonomi, göç ve Gazze, özgürlükler ve benzeri konulara odaklanan küçük partilerin sayısının da giderek artması, tek bir lider ve parti etrafında toplanmayı güçleştiriyor.

Türkiye’deki kalabalık kitlelerin katıldığı mitinglerin yerini Hollanda’da parti liderlerinin seçmeni ikna etmeye çalıştığı tartışma programları alıyor. Parti programlarından çok söylemlerin ve televizyon tartışmalarının, partilerden çok da kişilerin ön plana çıktığı bir seçim süreci yaşanıyor.

Görüştüğüm kimi siyaset bilimcilere göre yüzde 60, kimilerine göre ise yüzde 80 oranında kararsız seçmen var. Bu da son anda gerçekleştirilen tartışma programlarını, liderin performansını, polemik ve ikna gücünü kritik hale getiriyor. Öyle ki Hollanda'nın TRT'si olarak bilinen NOS kanalında parti liderlerinin final tartışmalarını herkes merakla bekliyor. Burada yapılacak bir hata yahut gaf, kararsız seçmenin oy davranışını değiştirebilir.

Görüştüğüm bazı analistler başarısız bir aşırı sağ hükümet tecrübesinden sonra "Ana akım sağ-sol ve liberal merkez partiler için yeniden iktidara gelme şansı" doğduğunu ve böylesi bir sonucun da "aşırı sağın yükseldiği diğer Avrupa ülkelerinde yeniden bir 'normalleşme' modeli" olarak işleyebileceği görüşünde. Ancak en çok oy alan iktidar ortağı olmasına rağmen mevcut hükümette Başbakan yapılmayan Geert Wilders’in seçim kampanyasında mağdur rolünü oynadığı ve icraata geçebilmek için tam yetki istediği göz önünde bulundurulduğunda aşırı sağın oyları da artabilir. Hollanda’nın Trump’ı gibi davranan Wilders, provokatif söylemleriyle seçim gündemini yönlendiriyor.

Hollanda seçimlerinde belirleyici soru ise diğer partilerin aşırı sağa karşı nasıl bir tavır alacağı. Bazı analistler Wilders'siz bir senaryoda Almanya'daki modelin tekrarlanabileceğini, yani merkez sağ, merkez sol ve liberal bir partinin bir araya gelerek "dengeleyici" bir hükümet kurabileceğini düşünüyor. Ancak sorun yalnızca bir hükümetin kurulması değil, aynı zamanda sürdürülebilir olması.

Koalisyonlara alışık bir ülke olmasına rağmen, Hollandalı seçmen artık istikrarsızlıktan yorgun. Bu nedenle bu seçim, "kim kazanacak"tan ziyade "kim uzlaşabilecek" sorusunun sınandığı bir test niteliğinde.

Seçimlerin ortaya koyacağı sonuçlar, Avrupa'da nispeten hoşgörünün sembolü olarak bilinen Hollanda'da toplumsal dönüşüme ve Avrupa'nın geleceğine dair bir fikir de verecek. Zira Avrupa'nın ılımlı ülkesi Hollanda'daki aşırı sağcı dönüşüm Avrupa'nın geneli için de bir "alarm" niteliği taşıyor.

Son anketlerde düşüş yaşasa da önceki hükümeti düşürerek erken seçime giden yolu açan İslam karşıtı ırkçı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) hala önde görünüyor. [2]. Ancak PVV hala birinci parti olsa dahi, oy kaybı nedeniyle tek başına hükümet kurması mümkün görünmüyor. Diğer tüm büyük partiler ve özellikle merkez-sağ bloktaki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) ile Hristiyan Demokratlar (CDA), Wilders'le bir koalisyonu açıkça reddediyorlar [3]. Bu nedenle yeni hükümetin merkez sağ veya merkez sol ve liberal bir ittifak etrafında şekillenmesi bekleniyor.

Hollanda'yı gelecekte ya merkez sağ (VVD   CDA   diğer küçük sağ veya liberal partiler) bir koalisyonla yönetecek ya da merkez sol blok (Yeşil Sol-İşçi Partisi) yanlarına sosyal liberal Demokratlar D66'yı alarak bu boşluğu doldurmaya çalışacak.

Timmermans’ın liderliğindeki kırmızı-yeşil ittifak (Yeşil Sol ve İşçi Partisi), D66 ve CDA da olası koalisyon ortakları olarak öne çıkıyor. VVD’nin gerilemesiyle birlikte eski liberal-muhafazakar denge zayıflamış durumda. VVD CDA diğer küçük sağ partilerin oluşturduğu bir koalisyon ihtimali dışlanmasa da şu anki tabloya göre en muhtemel senaryo, Timmermans’ın etrafında şekillenecek bir merkez sol hükümeti ya da D66–CDA eksenli geniş tabanlı bir "istikrar koalisyonu" olarak değerlendiriliyor. Her halükarda Hollanda'da merkez ittifakın yeniden iktidara dönmesi umuluyor. Hükümet kurma sürecinin çok sayıdaki parti arasında uzlaşma arayışları nedeniyle uzun zaman alması........

© Anadolu Ajansı Analiz