Siyonist hegemonyaya karşı yeni bir duruş: “Akademik Sumud”
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar, akademik çevrelerin siyonizmin karşısında nasıl bir etik ve kurumsal duruş sergilemesi gerektiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze’de üçüncü yılına giren insanlık tarihinin şahit olduğu en vahşi soykırım süreci, yalnızca siyasi, ekonomik ve askeri dengeleri değil; aynı zamanda bilginin üretimi, meşruiyeti ve hakikatin temsiline dair yerleşik kabulleri de kökten sarsan bir dönüm noktasına dönüştü. Bu süreçte, Filistin’in yüz yılı aşkın süredir maruz kaldığı sömürgeci şiddetin medya, akademi ve düşünce kuruluşları gibi bilgi mekanizmaları aracılığıyla yeniden üretildiğine, normalleştirildiğine ve sistematik biçimde meşrulaştırıldığına şahit olduk. Bu durum siyonizmin yalnızca politik bir proje değil, bilgi alanı üzerinde kurumsal/epistemik bir tahakküm kuran bir iktidar formu olarak kurgulandığını da gösteriyor.
Bu nedenle, vicdan sahibi tüm akademisyenlerin ve öğrencilerin sorumluluğu; bilginin araçsallaştırılması yoluyla rasyonelleştirilen bu tahakküme karşı koymak, hakikatin bastırılan seslerini görünür kılmak ve siyonizmin bilgi üretim mekanizmaları üzerindeki kurumsal tahakkümüne karşı etik, entelektüel ve kurumsal dayanışma zeminlerini güçlendirmektir. Bu dayanışma, eleştirel düşünceyi, bilgi adaletini, akademik özerkliği ve sömürgecilik karşıtı bilgi üretimini merkezine alan somut bir mücadele hattı olarak örgütlenmelidir.
İnsanlığın geleceğini tehdit eden “ontolojik bir tehlike”ye dönüşen siyonizm karşısında üniversitelerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin “antisiyonist” bir tutum etrafında birleşmesi ve somut eylemlere yönelmesi hayati bir gereklilik olarak karşımızda duruyor. Çünkü bugün Gazze’de tanık olduğumuz insanlık tarihinin en vahşi soykırımının ideolojik dayanakları, insanlığın yarını açısından varoluşsal ve yıkıcı bir tehdit teşkil etmektedir. Bu çerçevede Mardin Artuklu Üniversitesinin kavramsallaştırdığı “Epistemik Aksa Tufanı”, yalnızca bir söylem değil bilgi üretim alanlarını dönüştürmeyi hedefleyen kurumsal ve disipliner bir çağrıdır.
Ayrıca unutulmamalıdır ki Gazze’de on binlerce çocuk, yalnızca bombardımanlarla değil açlık, susuzluk, sağlık hizmetlerine erişimdeki engeller ve uluslararası yükümlülüklerin ihlali nedeniyle de, dünya kamuoyunun gözleri önünde hayatını kaybetti. Bu sessiz ölümler, laboratuvarlardan kampüslere, dersliklerden üniversite kantinlerine kadar üniversitelerin her köşesinde yankı bulmadığı sürece, insanlık hafızasında “bilimin suskunluğu ve soykırımla işbirliği” olarak kayda geçecektir.
Bugün........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d