Gazze İnsanlık Mahkemesi'nin, soykırımın fikri temelleri hakkında bize öğrettikleri
Kuzey Carolina Üniversitesi'nde Tarih Profesörü Prof. Dr. Cemil Aydın, Gazze Mahkemesi’nin soykırımı anlamaya yönelik sunduğu temel dersleri, vardığı kararı ve uluslararası düzen açısından doğurduğu sonuçları AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze Mahkemesi'nin İstanbul Üniversitesi kampüsünde gerçekleşen final oturumu, İsrail ve destekçilerinin soykırım suçunu uzmanlar, şahitler ve Vicdan Jürisi’nin delilleri ve beyanları ile gösterirken, Filistin halkının korunması ve onlara destek çağrısı yapan bir küresel sonuç bildirgesi ile sonuçlandı. İsrail’e yöneltilen soykırım suçlaması çerçevesinde, ABD ve Almanya gibi destekçilerine ilişkin sunulan uluslararası hukuki deliller incelenirken, İsrail’in gerçekleştirdiği soykırımın Avrupa ve ABD'li müttefikleri tarafından hangi ideolojik temellere dayandırılarak meşrulaştırıldığı da ele alındı.
Gazze Mahkemesi, İsrail'in Filistin halkına yönelik gerçekleştirdiği ve tüm dünyanın canlı yayınlarda tanık olduğu soykırımı meşrulaştırmak için tarihsel mitleri, yalanları ve çarpıtılmış ahlaki ve felsefi kavramları nasıl birer silaha dönüştürdüğüne dair önemli dersler sunuyor.
Gazze Mahkemesi’nin vurguladığı ilk husus, Gazze'deki soykırımın 7 Ekim’de başlayan bir olay değil, Filistinlileri insan olarak görmeyerek başlayan ve nihai olarak yok etmeye kadar varan, yüzyıllık bir süreç olduğudur. Bu yüzyıllık süreç içerisinde değişik şiddet, saldırı, toplumu ayrıştırma ve tecrit etme ile hedef alınan halkı sistemli biçimde güçsüzleştirme, kitlesel imha, inkar ve toplumsal hafızadan silme çabaları bu aşamalara örnektir. Bu nedenle soykırım, yalnızca uluslararası hukuk açısından değil, devletin kendi amaçları uğruna işlediği insan hakları ihlallerini merkeze alan bir "devlet suçu" bakış açısıyla ele alındığında çok daha net anlaşılabilir.
İkinci önemli nokta, İsrail devletinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun sahip olduğu Arap vilayetlerine yönelik Avrupa emperyalist yayılmacılığı sonucunda kurulmuş bir yerleşimci-sömürgeci proje olduğu. Bu durum, özellikle 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu'nun Britanya tarafından ilan edilmesi ve hayata geçirilmesiyle somutlaştırıldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudi Araplardan oluşan kozmopolit Filistin toplumu, Osmanlı İmparatorluğu’nun eşit haklara sahip denk vatandaşlarıydı. Filistin'de farklı dini topluluklar arasında bir çatışma yoktu ve Siyonizm, yerli Filistinli Yahudiler tarafından benimsenen bir ideoloji değildi. Gazze Mahkemesi'nin uzmanları, İsrail'in yerleşimci-sömürgeci anlayışının işgal altındaki topraklarda yaşayan yerli halklara yönelik içsel bir soykırım mantığına dayandığını vurguluyor. Bu mantık, Siyonist propagandanın yıllardır tekrarladığı en büyük yalanla beraber ortaya konuyor: "Filistin, toprağı olmayan bir halka vaat edilmiş, halkı olmayan bir topraktır." Herkesin bildiği gibi bu hiçbir zaman doğru olmadı. Bu düşünceye göre, Siyonistlerin kurmayı hedeflediği devlette çoğunluğu sağlamak için yerli Filistinlilerin sürülmesi ve ortadan kaldırılması gerekli görülüyor. Bu soykırım mantığı, yaklaşık bir asırdır, Britanya’nın Filistin üzerindeki sömürge yönetiminin başlangıcından bu yana devam etmiş ve zamanla "normalleştirilmiştir."
Mahkemenin bize öğrettiği üçüncü önemli nokta, İsrail ve ortaklarının soykırımın nedenini ve suçunu Filistinli mağdurların........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d