İstanbul'un dönüşen toplumsal yapısı ve sosyoekonomik ayrışma
İLKE Araştırmacısı Enes Koru, İstanbul ilçelerinin sosyoekonomik ve demografik yapılarındaki farklılıkları AA Analiz için kaleme aldı.
***
İstanbul, Türkiye'nin bir mikrokozmosu olarak farklı toplumsal dinamiklerin iç içe geçtiği bir megakent. Hem küresel ölçekte güçlü bir metropol hem de derin sosyoekonomik eşitsizliklerin olduğu bir şehir. Kent, her ne kadar çok geniş fırsatlar sunsa da bu fırsatlardan eşit düzeyde yararlanmak tüm toplumsal kesimler için mümkün değil. Son yıllarda merkezden çepere yayılan nüfus hareketliliği, sosyoekonomik eşitsizlikleri daha da belirginleştiriyor. Ekonomik gelir farkları, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin dengesiz dağılımıyla keskinleşiyor. Bütün bu farklılıklar, İstanbul'un geleceğine dair planlamalarda bütüncül bir bakış gerektiğini gösteriyor.
İstanbul nüfus hareketliliği açısından göze çarpan bir dönüşüm süreci yaşıyor. Megakent, daha önceki yıllara kıyasla dış göç alma eğilimini büyük ölçüde kaybetti. Şehir içinde de merkez ilçelerin nüfusu gerilerken, çeper bölgeler hızla nüfus kazanıyor. Son on yılda nüfus, Fatih’te yüzde 16, Beşiktaş, Beyoğlu ve Kadıköy’de ise yaklaşık yüzde 10 oranında azaldı. Merkez ilçelerin yanı sıra, 1990’lar ve 2000’lerin başında yoğun göç almış Bahçelievler, Bağcılar, Esenler, Güngören ve Gaziosmanpaşa nüfus ve kentleşme açısından doyum noktasına ulaşmış olduğu için benzer şekilde gerileme eğilimi sergiliyor. Buna karşılık çeper ilçelerle kırsal nitelikli bölgelerde nüfus yükselmeyi sürdürüyor ve şehirde kentleşme yatay yönde ilerliyor. 10 yıllık süreçte Beylikdüzü, Sancaktepe, Esenyurt, Arnavutköy, Başakşehir ve Silivri'de nüfus yüzde 50 artarken, Sancaktepe, Esenyurt, Arnavutköy ve Beylikdüzü'nde hane halkı sayısı neredeyse 2 katına çıktı.
Nüfusun çeper ilçelere doğru yayılmasına rağmen merkez ilçelere olan ekonomik ve sosyal bağımlılığın devam etmesi İstanbul’un temel sorunlardan birini oluşturuyor. Sürekli artan ulaşım talebi ve trafik, uzun mesafeli yolculuklara bağlı zaman ve enerji kaybının yanı sıra kent içi hava kirliliğini ve çevresel baskıları tetikliyor. Ayrıca bu durum kentsel uyumsuzluğu derinleştirirken çeperdeki altyapı ve sosyal donatı yetersizlikleri daha belirgin hale geliyor.
İstanbul’da nüfusun belirli alanlarda aşırı yoğunlaşması da bir diğer önemli meseleyi oluşturuyor. Esenyurt, Küçükçekmece, Pendik, Ümraniye ve Bağcılar, İstanbul nüfusunun dörtte birini, yani yüzde 25,3'ünü barındırıyor. Daha da çarpıcı olan, kentte 90 mahallede nüfus yoğunluğunun kişi/km² 50 binin üzerinde seyretmesi. Bu ölçüdeki aşırı sıkışma, altyapı ve hizmetlerde yük artışı, toplumsal gerilim, afet riski ve eğitim ile sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar doğuruyor.
İlçelerin demografik özellikleri ve hane halkı yapıları da kentin sosyal dokusuna dair güçlü ipuçları veriyor. Alt gelirli grupların yoğunlaştığı ve eğitim düzeyinin nispeten düşük olduğu ilçelerde doğurganlık oranı ve ortalama hane........
© Anadolu Ajansı Analiz
