menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turu: Bölgesel sahiplenme hamlesi

9 0
24.10.2025

Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Rakipoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuveyt, Katar ve Umman’a gerçekleştirdiği Körfez ziyaretlerini ve bu temasların Türkiye’nin “bölgesel sahiplenme” doktrini bağlamındaki stratejik yansımalarını AA Analiz için değerlendirdi.

***

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 21-23 Ekim arasında gerçekleştirdiği Kuveyt, Katar ve Umman ziyaretleri, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ortaya attığı “bölgesel sahiplenme” (regional ownership) kavramının somut bir tezahürü olarak görülebilir. Bu doktrin, temelde bölgesel sorunlara en iyi çözümün yine bölge içinden çıkabileceği anlayışına dayanmakta ve küresel güçlerin müdahalelerinin sorunları daha karmaşık hale getirdiği varsayımından hareket etmektedir.

Bölgesel sahiplenme kavramı, Türkiye'nin son dönem dış politikasının temel eksenini oluşturuyor. Bu anlayış, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan Gazze meselesine kadar uzanan geniş bir coğrafyada, bölge ülkelerinin küresel güçleri beklemeden sorunları sahiplenmesi gerektiği prensibine dayanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turu, bu doktrinin üç temel ayağını oluşturan siyasi/diplomatik, ekonomik ve güvenlik boyutlarını somutlaştırmıştır.

Ziyaretlerin diplomatik önceliği geleneksel bölgesel istişarelerin ötesine geçerek, Gazze'deki ateşkes sürecine ve Suriye’deki istikrara odaklanmıştır. Bu anlamda Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki bölgesel çözüm arayışı, Gazze'deki ateşkesin devamlılığının sağlanması ve Suriye'de istikrarın tesis edilmesi noktalarında kritik önem taşımaktadır. Her iki bölgede de İsrail yayılmacılığına karşı ortak bir duruş sergileyen Türkiye ve Körfez ülkeleri, bölgesel sahiplenme doktrini çerçevesinde küresel aktörlerin müdahalesi olmadan çözüm üretme çabası içindedir.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuveyt'teki "Kalıcı barış için tek çözüm iki devletli formüldür" şeklindeki normatif vurgusu, Türkiye'nin sadece arabulucu değil, aynı zamanda çözümün siyasi parametrelerini belirleyen norm koyucu bir aktör olma iddiasını pekiştirmiştir. Bu söylem, uluslararası platformlarda sürekli tekrarlanan "Gazze'nin sahipsiz bırakılmaması" retoriğinin, bölgesel aktörler........

© Anadolu Ajansı Analiz