Hizbullah silah bırakacak mı?
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu, ABD'nin Hizbullah'ı silahsızlaştırma çabalarını ve bu siyasetin olası sonuçlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
ABD’nin Lübnan siyasetini dizayn etmeye yönelik girişimleri, Donald Trump'ın ocak ayında ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmasıyla yeni bir aşamaya girdi. Trump yönetimi, göreve başlar başlamaz Lübnan üzerinde diplomatik baskı kurarak, kendi taleplerini kabul ettirmeye çalıştı. Bu talepler başlangıçta İsrail ile Hizbullah arasındaki ateşkesin sürdürülmesi ve ateşkeste öngörülen koşulların yerine getirilmesiyle sınırlıydı. Hizbullah'ın İsrail'e karşı saldırılarını durdurması ve Litani Nehri’nin güneyindeki askeri varlığını sonlandırması isteniyordu. Geçen 6 aylık süreçte ABD’nin talepleri genişleyerek Hizbullah'ın tamamen silahsızlandırılması konuşulmaya başlandı ve Lübnan'a verilecek siyasi ve mali destek örgütün silahlarını teslim etmesi şartına bağlandı.
Trump'ın Lübnan işlerinin sorumluluğunu verdiği ilk ABD’li diplomat, Orta Doğu Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus'tu. Ortagus, Beyrut’a yaptığı ziyaretlerde, ABD’nin taleplerini dile getirirken ne Lübnan iç siyasetine karışmaktan ne de İsrail yanlısı tutumunu göstermekten kaçındı. Şubat ayında yaptığı sert bir açıklamayla Hizbullah'ın yeni kurulan hükümette yer almasını engellemek istedi fakat bu dayatma başarısızlıkla neticelendi. Ortagus, İsrail'in ateşkesi ihlal edip Lübnan'a düzenlediği hava saldırılarına ve sınırdaki 5 stratejik tepeyi işgal etmesine sessiz kaldı. Ortagus'un Lübnanlı yetkililerle yaptığı görüşmelerde, İsrail'in Hizbullah'a karşı kazandığı askeri zaferden övgüyle bahsederken, saldırılarda yüzlerce Lübnanlı sivilin hayatını kaybetmesini dikkate bile almadı. Ortagus, mayıs ayında Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilmesinin yeterli olmadığını ifade edip, Hizbullah'ın tamamen silahsızlandırılması konusunu gündeme getirerek ABD'nin Lübnan siyasetine yeni bir yön verdi.
Öte yandan Orgtagus'un diplomatik teamüllerle bağdaşmayan davranışları Lübnan’da ABD’ye karşı ciddi bir güven kaybına yol açtı. Trump, bu durumun farkına varmış olmalı ki çok geçmeden Lübnan dosyasını Ortagus'un elinden aldı. Bundan sonra Lübnan işlerinin sorumluluğunu, mayıs ayında Türkiye’ye büyükelçi ve Suriye'den sorumlu özel temsilci olarak atanan Tom Barrack üstlendi. Barrack, Lübnan asıllı Hıristiyan iş adamı kimliğiyle hem Trump'ın hem de Lübnanlıların güvenebileceği bir isimdi. Trump, Barrack'a bir diplomatın sahip olabileceğinin ötesinde geniş bir hareket alanı sağladı. Barrack, bu geniş hareket alanını kullanıp kısa sürede Suriye ve Lübnan siyaseti üzerinde etkisini hissettirmeye başladı. Göreve başladığı ilk günden itibaren Suriye ve Lübnan'daki sorunları birlikte düşünme ve çözme niyetini........
© Anadolu Ajansı Analiz
