Leyla neye, kime Leyla’ydı?
O yıllar bir Bakanlıkta çalışıyorum. İşyerimiz Kızılay yakınlarında Adakale Sokak'ta, çalışanların yakınlarının ve tanıdıklarının da uğrak yeriydi.
Benim de yöneticiliğimin tıfıl yıllarıydı, yetkili ve etkili bir yöneticiydim ama çalışanların çoğu benden yaşça büyük abla, ağabey modundaydı.
Birim, yeni projelerle büyüyor, dolayısı ile de yeni personel gereksinimi vardı. Naklen geçiş yapacak kişiler aranıyorduk, nereden ve kimler referansı ile bilmiyorum ama bir gün "Filiz Hanım" diye bir hanım geldi, görüşüldü ve naklen ataması yapıldı.
Filiz Hanım çalışanlar ile tez zamanda sıcak iş ilişkileri kurdu ve herkesin sevgili "Filiz Abla" oldu.
Bir gün öğle tatilinde Filiz Hanımın yanına şirin mi şirin, biraz da yaramaz bir kız çocuğu gelmiş, odalarının kapısı açık olduğundan odaya girip, bu şirin kızla azıcık da resmi bir sohbet etmiştik.
Zamanla bu kız çocuğu Leyla Hanım olmaya başladı, sanat ile uğraşmak, tiyatro yapmak istiyordu.
O yıllar Devlet Tiyatroları Çocuklar için Oyunculuk kursları düzenlerdi; Leyla da Ankara Devlet Tiyatrosu'nun kurslarına katıldı ve bazı oyunlarda küçük roller aldı.
Lise eğitimi bir yandan, tiyatro oyunculuğu bir yandan ama bu yaramaz kız için hiç de sorun değildi, bir şekilde hallediyordu.
Toplumda yaygın bir söz vardır, "Sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur", Leyla da gerçekten sanatçı doğmuştu.
Devlet Tiyatrosunda ki sembolik oyunculuğunun ardından Ankara Komedi Sahnesi, Amerikan Kültür ve Birlik Tiyatrosu ve Kaktüs Kabare'de uzun yıllar........
© Akdeniz Gerçek
