menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ayhan Işık'ın küresel süperstar olma hayalleri nasıl söndü?

9 1
07.10.2025

Hollywood efsanesi Jayne Mansfield'in 29 Haziran 1967'de 34 yaşındayken bir trafik kazasında ölümü dönemin Türk sinemasının en yüksek ücretli yıldızı Ayhan Işık'ın Omar Sharif (1932-2015) gibi küresel süperstar olma hayallerinin de sönmesine yol açtı...Çünkü Ayhan Işık Mansfield ile bir film anlaşması yapmış ve ancak sözleşmesi imzalanan film projesi Mansfield'in ölümüyle rafa kaldırılmıştı...Bu filmin senaryosunuysa Giovanni Scognamillo (1929-2016) yazmıştı.

Ayhan Işık, sadece Kuzey Amerika (Kanada-ABD) sinemalarında 110,615,755 seyirci toplayan "Doctor Zhivago"nun (1965) oyuncu seçmelerine de katılmış ve ne yazık ki elenmişti...

Ayhan Işık öldüğünde en pahalı Türk film yıldızıydı.Bu ünvanını kaybetmemek istiyordu.Kadınlar kendisini el üstünde tutsun istiyordu.Yaşlanma,gözden düşme ve çirkinleşme korkusu kendisini yakıp kavuruyordu.

Estetik & güzelleşme & daima genç & yakışıklı kalma uğruna operasyonlar & ameliyatlar geçirdi.Ameliyattan sonra İstanbul Etiler'deki evinin balkonuna kızgın Haziran güneşi altına çıktı ve güneş affetmedi.Ayhan Işık aşırı sıcağın etkisiyle beyin kanaması geçirerek vefat etti.

Bu vesileyle Ayhan Işık’ı hatırlamak ve hatırlatmak istedik… Türk sinemasının yakışıklı kralı Ayhan Işık 16 Haziran 1979 Cumartesi günü öldüğünde sadece ve sadece elli yaşındaydı…

Türkan Şoray “Sinemam ve Ben” adlı kitabında beraber yedi film çevirdiği Ayhan Işık’ın ölümünü şöyle anlatır:

“Yıllar sonra Ayhan Işık’ın ölüm haberi beni çok etkiledi. Nişantaşı’ndaki Güzelbahçe Hastahanesi’nin bahçesinde bekleyen çok insan vardı, herkes ağlıyordu. Ben de aralarındaydım. Acı haber beni çok sarsmıştı. Hastahaneden içeri girdim, herkes bahçede olduğu için içerde kimseler yoktu. Birden boş bir odada sedye üzerinde, üstünde beyaz örtüyle yattığını gördüm. Uzun süre donmuş kalmıştım. Hastahaneden çıktım. Bebek sahilinde bir bankta saatlerce tek başıma oturup boş boş denizi seyrettim.”

Ayhan Işık’ın ölüm nedeni olarak uyku ilâcıyla alkolü birlikte alması gösterildi. 13 Haziran 1979 Çarşamba günü bir beyin kanaması geçirmişti… İddialardan birine göre aşırı alkollü olarak kavurucu güneş ışınları altında uzun süre kalmıştı. Üstelik Ayhan Işık çok kısa süre önce, yavaş yavaş üzerine çökmekte olan yaşlılığın izlerinden kurtulabilmek amacıyla gözlerinin altındaki torbaları aldırma ameliyatı olmuştu. Bu ameliyatı geçirdikten sonra saatlerce kızgın güneş altında kalmasının ölümüne yol açtığı da iddia edilecekti.

Ayhan Işık’ın Erken Vefatına En Çok Üzülenler

Osman Seden, Ayhan Işık’ın cenazesini şöyle anlatmıştı: “Cenazesi bir hadise oldu. O kadar kalabalığı insan kolay kolay göremez. Şişli Camii’nin avlusunu dolduranların yüzde elliden fazlası cenazeyi seyretmeye gelen basit insanlardı. Yüzde elliye yakını, “filânca da oradaydı” dedirtmek için, acaba basın benim de bir resmimi çeker mi diye poz veren tufeylilerdi, bir kısmı da onu tanıyanlardı. Herkes “daha geçenlerde onunla beraberdik, daha birkaç gün önce şuradaydık, buradaydık” diyenler, bir kısmı da kendisini ne kadar yakından tanıdığını ispat etmeye çalışan budalalardı, züppelerdi. Bir an filmlerinin büyük bir kısmının prodüksiyon amirliğini yapan Yüksel Tanık’la göz göze geldik. Ağlıyordu. “Meğer yakın arkadaşı biz değilmişiz” dedi. O kalabalık içinde içten, kalbinin ta içinden kahrolan üç kişi hatırlıyorum, biri kızı Serap, diğeri çok yakın arkadaşı merhum Sadri Alışık ve bir diğeri de Feridun Karakaya (Cilalı İbo). Cenaze namazı kılındı. Hakkımızı helâl ettik. Ayhan’ı götürdüler.”

Biz burada Osman Seden’in sözlerine bir ek yapmak istiyoruz. Ayhan Işık’ın ölümüne en çok üzülenlerden biri de Belgin Doruk’tu.

Yüz Yaşına Kadar Yaşaması Beklenen Ayhan Işık Müthiş Bir Sigara İçicisiydi

Ayhan Işık bir taraftan sağlığının üzerine titrer görünen, yediğine içtiğine çok dikkat ve özen gösteren bir insandı. Bir taraftan sigaranın birini söndürmeden diğerini yakardı. İnanılmaz, müthiş bir sigara içicisiydi. En yakınındakiler kendine onun kadar iyi bakan ve onun kadar iyi beslenen ikinci bir kişi görmediklerini de söylemişlerdir.

Çolpan İlhan neredeyse asansör kullanmamasıyla, çok sağlıklı görünmesiyle ünlü Ayhan Işık için şunları söylemiştir: “Ayhan Işık’ı biz herhalde yüz yaşına kadar yaşar diye düşünürdük.” Osman Seden de aynı fikirdeydi. Ona göre de Ayhan Işık vücuduna bakmasını biliyordu.

Kardeş Gibiydiler

Ayhan Işık’la “Öldüren Şehir”, “Beraber Ölelim” ve beş adet “Küçük Hanımefendi” filmi çeviren Belgin Doruk ise Bircan Usallı Silan’a anlattığı “Acı Dolu Yıllar” adlı anılarında “O Güzelim adam (Ayhan Işık), hepimizden çok yaşayacağına inandığım adam hepimizden önce küt diye göç etti gitti… Onun ölüm anına inanamıyorum. Oysa hepimizin ne güzel bir arkadaşlığı vardı bilemezsin. Eşleriyle gerçekten aile dostluğu vardı aramızda. Her yılbaşı gecesi çoğunlukla bizim evde buluşurduk. Onun yanı sıra hafta sonu geziler, balolar, partiler hep birlikte yaşadığımız güzelliklerdi, hoşluklardı. Hepimiz kardeş gibiydik. Hepimizin derdi birimizin derdi gibiydi.”

Sadri Alışık, Gülşen Işık’a Neden Kızdı?

Belgin Doruk, Bircan Usallı Silan’a sözlerini sürdürmüştü: “Sadri, Gülşen’e neden kızmıştı biliyorsun değil mi? Ayhan ölümcül yatakta yatarken Gülşen Işık, Avrupa gezisini bölüp İstanbul’a dönmüş ve ilk işi Ayhan’a; “Kalk lan… Artistlik yapma… Domuz gibi iki gün sonra ayağa dikilirsin” demesine tanık olmuş. Belki kocasına güç vermek için söylemişti Gülşen bunları ama insanlar böyle anlarda olağanüstü duyarlı oluyorlar biliyorsun.”

Ayhan Işık’ın Ölümü Sadri Alışık’ın Hayatından On Yıl Çaldı

Çolpan İlhan’a göre Ayhan Işık’ın ölümüne çok üzülen Sadri Alışık’ın ömründen on yıl eksilmişti. Alkolle arasının çok iyi olduğuna bir uçak yolculuğunda tanık olduğumuz Sadri Alışık ise en yakın dostundan 18 ya da 19 yıl fazla yaşadı ve erken sayılabilecek bir yaşta vefat etti.

Eğitimi ve İlk Filmi

5 Mayıs 1929 Pazar günü İzmir’de dünyaya gelen Ayhan Işık, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi gördükten sonra grafiker olarak çeşitli dergilere kapak tasarlamış ve ilân illustrasyonları yapmıştır.

“Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” (1950) Ayhan Işık’ın ilk filmidir ve seyirciden pek ilgi görmez. Bu son derece yakışıklı adam (Clark Gable ile George Clooney’e benzeyen bir görünümü vardır) tiyatrocu ve şarkıcı kökenli oyuncuların yerini alan güzel görünümlü yeni oyuncu kuşağının ilk temsilcilerinden biridir. Bu jenerasyon oyuncuların yüz ve beden güzellikleri tek sermayeleriydi. Fotojeniktiler. Çekiciydiler. Simetriktiler. Kameraların sevdiği insanlardı.

Bir Yıldız Doğuyor

Dönemin film dergisi Yıldız “Geleceğin Oyuncuları” yarışmasıyla pek çok kişiyi Türk sinemasına kazandırmıştır. Bunlar arasında Ayhan Işık ile Belgin Doruk da vardır. Üstelik Yıldız Dergisi yöneticisi Sezai Solelli birden fazla işi aynı anda ve başarıyla yürüten, aynı zamanda Kemal Film’in yani yapımcı Osman Seden’in basın ilişkilerinden sorumlu kişidir. Yapımcı Osman Seden’e Ayhan Işık’ı “Kanun Namına” için Sezai Solelli teklif etmiştir. Bu teklifi beğenen Seden’de yönetmen Lütfi Akad’ı filmin başrolünde Ayhan Işık’ın oynaması konusunda ikna etmiştir.

Yönetmen Lütfi Akad “Kanun Namına” için ilk görüşmesinde Ayhan Işık’ın kendisinde kibar ve terbiyeli bir insan izlenimi bıraktığını söyler. Lütfi Akad ile Ayhan Işık’ın beraber ilk çalışmaları “Kanun Namına” olur. Lütfi Akad bu konuda sonradan şunları söylemiştir: “Osman Seden akıllı bir yapımcı olarak yeni bir jön lanse etmeyi düşündü. Ayhan Işık’tı onun düşündüğü kişi… Fakat öyle yaptı ki, onun etrafına en kuvvetli oyuncuları seçti: Gülistan Güzey’i, Pola Morelli’yi seçti. Settar Körmükçü, Nubar Terziyan, Muzaffer Tema, Neşe Yulaç, Talat Artemel gibi oyuncuların desteği ile yepyeni bir adamı füze gibi fırlattı. Bu düzen Osman Seden’indir… Ve çok iyi bir yapımcı, uzağı gören bir yapımcı olarak davrandı burada. Yeni, yepyeni bir oyuncunun, hiç tanınmamış bir oyuncunun etrafını kuvvetli oyuncularla destekledi.

Ayhan Işık’ın İşten Çıkarılmasından Son Anda Vazgeçildi

Yapımcılığını Osman Seden’in yönetmenliğini Lütfi Akad’ın üstlendiği “Kanun Namına” Ayhan Işık’ı en çok aranan yıldız yapmıştır. Güçlü ve isabetli öngörüleri olan yapımcı Osman Seden Ayhan Işık’la Hollywood’daki gibi uzun vadeli bir anlaşma yapar. Kısaca Ayhan Işık’a yatırım yapar. Yapar yapmasına da “Kanun Namına”nın yönetmeni Lütfi Akad, Ayhan Işık’tan istediği oyunculuğu (istediği yüz ifadelerini) filmin ilk çekim günlerinde alamayınca Ayhan Işık’ın işine son verilmesi bile düşünülür.

Osman Seden bu olayı kendi sözcükleriyle şöyle anlatmıştır: “Filmin çekimine (yıl 1952) Büyükada Dilburnu’nda başladık. Ertesi gün gene orada çalışılacaktı. Hepimizin gözü Ayhan Işık’ın üstündeydi ve ne yazık ki Ayhan Işık son derece başarısızdı. Üçüncü gün adadan dönerken Lütfi, kameraman Enver Burçkin ve ben vapurun yan tarafında oturduk. Üçümüzün de ağzını bıçak açmıyordu. Ayhan Işık bekleneni vermekten çok uzaktı. Ne yapacağız diye sordum. Lütfi’de tıs yok. ‘Değiştirelim mi, filmi paydos edip yeni birini mi alalım o role?’ ‘Bilmem’, dedi. Kısa aralıklarla hep sorular sordum, hiçbir net cevap vermeye yanaşmadı. Özür dileyerek Ayhan Işık’tan vazgeçip, iki gündür çekilen sahneleri baştan çekmeye karar vermek üzereydik ki, o ana kadar konuşmamıza hiç katılmamış olan Enver Burçkin, ‘O’na son bir şans tanıyalım,’ dedi. Üç gün daha beklememizi tavsiye etti, bu müddet zarfında Ayhan’da bir gelişme olursa (ona Lütfi karar verecekti) onunla filme devam edecektik. Lütfi bu fikri hemen kabûl etti… ‘O’na son bir şans daha tanıyalım’ dedi. Üç gün devamlı çalışmalara gittim… Sanki Ayhan’a sihirli bir değnek değmiş gibi birkaç gün sonra Ayhan açılmaya başladı. Bir akşam paydostan sonra Enver de Lütfi de ‘Başaracak’ dediler. Ben de aynı fikirdeydim.”

Lütfi Akad, Ayhan Işık’ın oyunculuğunun tel tel döküldüğü ilk iki günlük çekimleri görüntülerin arızalı olduğunu iddia ederek tekrar çekecekti. Bu filmin bir bölümü bugünkü Beyoğlu AFM Fitaş Sinemaları’nın yerinde bulunan gazinoda çekilmiştir. Setlerinde sıkı disiplin sağlayarak film yöneten Akad “Işıkla Karanlık Arasında” adlı anılarında “Kanun Namına” çekilirken deneyimsiz ya da deneyimi sınırlı Ayhan Işık’a yine bu filmin erkek oyuncularından birinin tavır koyduğunu ancak kendisinin buna geçit vermediğini de anlatır.

25 Yıllık Krallık

Osman Seden “Kanun Namına”nın Ayhan Işık’ın 25 yıllık krallığının başlangıcı olduğunu belirtir.

1952’lerde film başına Osman Seden’den bin sekizyüz lira alan Ayhan Işık 1963 sonunda yine aynı yapımcıdan film başına yetmişbin lira almaktadır. Aynı yıl Elizabeth Taylor ise “Cleopatra”dan bir milyon dolar ücret artı hasılattan yüzde on pay almıştır. Ayhan Işık bu gelir uçurumlarını aşabilmenin tek yolu olarak filmlerine insanların ve beyazperdelerin olduğu her yerde pazar bulabilmek olduğunu anlamıştı. Bunun için de tüm dünyayı karış karış gezecekti. İtalyan filmcilerle birlikte gittiği İran seferi bunlardan biridir. Film çevirme takvimi bu kadar dolu bir oyuncunun kendini, projelerini bizzat pazarlayabilmek için Amerikadan İran’a kadar her yana koşturması onun volkanik/yüksek enerjisinin bir başka kanıtıdır.

Osman Seden uzun süre Türkiye’de film başına en yüksek ücreti alan Ayhan Işık’ın başarısının sırrıyla ilgili olarak Ses Dergisi’nin bir sorusuna şu cevabı vermişti: “Aynı değerde bir başka aktör olmadığı için. Ayhan’ı hiçbir prodüktör öldüremedi. Yani yıpratamadı. Halkın sevgisiyle prodüktörün sempatisini at başı yürütüyor. Birinci olmanın sırrını ve yaratıcının verdiklerini........

© Akdeniz Gerçek