Hayızlı iken oruç tutulamayacağının Kur’an’daki Delilleri (1)
Karşıt görüşten olan bazı kimselerin şöyle bir iddiası var:
“Bakara’222’ye göre hayızlı kadın eza dönemindedir. Bu bir sıkıntı halidir, rahatsızlıktır yani hayızlı kadın hastadır, hayızlı kadın kendini hasta olarak hissettiğinde, Kur'an'da (Bakara/184) hastanın oruç tutamayacağı durum için “tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar” ifadesi olduğundan o zaman daha sonra oruç tutar. Hayızlı kadın, kendisini hasta hissetmediğinde hayızlı olduğu halde oruç tutabilir.”
Bu iddiaya cevap verelim:
Halbuki Kur’an Bakara/222’de hayızın bir eza yani eziyet olduğunu söyler. Hasta diye belirtmez. Hayızlı kadın için “hasta” ifadesi hiçbir ayette yoktur. Eğer hayızlı kadın hasta olsaydı, Bakara/222’de hayızlı kadın için “iyileştikleri vakit” ifadesi olurdu ama bunun yerine “temizlendikleri vakit” denmektedir.
Bakara/196’da ve Nisa/102’de hasta olmak ile eza (eziyet) birbirinden ayrı zikrediliyor. Bu gösteriyor ki hasta olmak ve eza aynı şey değil, birbirinden farklı şeylerdir. Dürüst olmamız gerektiğinden şunu belirtmek de fayda var ki, bu ayetlerde bahsedilen eza (eziyet), hayızlı kadındaki eza (eziyet) değil. Ama bu iki ayet, yaşanan bir eza (eziyet) hali “kesinlikle hastalıktır” düşüncesinin doğru olmadığını anlamamızı sağlar.
Ayrıca bir hayızlı kadın doktora gitse, “hayızlı olmamdan dolayı hasta oldum” dese, doktor “bu bir hastalık değil, bu doğal bir durumdur” der. Hatta hayız görmemek bir hastalıktır. Uzun süredir hayız görmeyenler doktora gider, doktor ilaç yazar. Uzun süredir hayızlı olmayan kadın hayızlı olabilmek için bu ilacı kullanır.
Hayızlı olmak, tıpta “menstruasyon” olarak tanımlanır. Kadının üreme sisteminin normal ve sağlıklı çalıştığının bir göstergesidir. Yani, hayızlı olmak “hasta olmak” değil, doğal ve fizyolojik bir süreçtir.
“Hayızlı kadın oruç tutabilir” görüşünde olan günümüzdeki bazı ilahiyatçılar bile hayızlı olmanın, hastalık olmadığını kabul etmektedir.
Bir insan uzun süre spor yapar, kolları ve ayakları ağrır, yorgunluğundan kendini halsiz hissederek yatağa uzanır, dinlenmek zorunda kalır, kendini iyi hissetmez. Ama bu ayak ve kollarındaki ağrı bir hastalık değildir. Çünkü bu ağrı, spor yapması sonrası kol ve ayaklarındaki kas üretiminin sonucudur. Bu kişinin bu şekilde kasları gelişmekte, vücudu güçlenmektedir. Doktora gidip bu hissettiği ağrılarıyla ilgili hastalığın ne olduğunu sorsa, “Bu bir hastalık değil, kas üretiminin doğal sonucudur” cevabını alır.
Aynı şekilde, kadın hayız olduğunda da ağrı, sancı, halsizlik ve çeşitli sıkıntılar yaşar. Ama bu da bir hastalık değildir. Çünkü hayız, kadının doğurganlığını sağlayan doğal bir süreçtir. Menstruasyon, kadının üreme sisteminin sağlıklı çalıştığının bir göstergesidir. Yani yaşanan rahatsızlık, faydalı bir biyolojik işleyişin doğal sonucudur.
Sonuç olarak, kas ağrısı nasıl ki kas üretiminin faydalı bir sonucu olup hastalık değilse,
hayızlı kadının yaşadığı sıkıntılar da doğurganlığı sağlayan faydalı bir sürecin sonucu olup, hastalık değildir.
Anlaşıldığı üzere Kur’an ve bilimsel bilgiler ışığında hayızlı kadının hasta olmadığı ortaya çıktı. O halde hastalık üzerinden yapılan aşağıdaki iddia çürütülmüş oldu.
“Hasta olan hayızlı kadın, kendini hasta olarak hissetmediği durumda, halen hayızlı olsa bile oruç tutabilir.”
Hastalık üzerinden belirtilen bu iddia çürütülmüş oldu. Çünkü hayızlı kadın hasta değil, Kur’an’a göre eza (eziyet) hâlindedir. Buna rağmen, hayızlı kadını hatalı biçimde “hasta” kabul edip, “hayızlı kadın kendini hasta hissettiğinde Bakara 2/184’e göre oruç tutmaz ve tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar, kendini hasta hissetmediğinde ise Ramazan’da oruç tutabilir” demek doğru değildir. Zira hayızlı kadın hasta değildir. Bakara/222 hayızlı kadının eza halinde olduğunu belirtir yani ayet bu konuda sadece hayız=eza (eziyet) hakikatini vurgular.
Öncelikle hayız ile hastalık arasındaki fark Kur’an’ın kendi dilinde çok açıktır. Bakara/222’de “hayız = eza (eziyet)” vurgusu yapılırken, Bakara/184’te “hasta (meridan)” kavramı kullanılmıştır. Kur’an’da geçen kelimeler, birbirinin aynıymış gibi birbiri yerine kullanılmaz. Eğer hayız, “hasta olmak” demek olsaydı, Bakara/222’de Allah hayızlı kadın için “temizlendikleri vakit” ifadesi yerine “iyileştikleri vakit” ifadesini belirtirdi. Bu bile tek başına “hayız = hastalık değildir” hakikatini ortaya koymaktadır.
Hayızın bir hastalık değil de, doğal bir biyolojik süreç olduğu Kur’an ve tıp ilmi açısından sabittir. Zira hayız görmek doğurganlığın işaretidir, hayız görmemek ise hastalık olarak değerlendirilir. O halde, Bakara/184’teki “hasta” sınıflandırmasına hayızlı kadının girmediği kesinleşmiş oldu. “Hayızlı kadının oruç tutabilir” iddiasını Bakara/184’teki “hasta” hükmüne bağlamak yanlıştır.
Hayızlı kadının oruç tutabileceğini savunan kimselerden bazıları, hayızlı kadını hasta olarak, bazıları ise yalnızca eza halinde kabul eder. Bu görüşlere sahip kimselerden bazıları, kadın hayızlı iken hastalığını hissetmezse veya eza belirtilerini hissetmezse zaman zaman oruç tutabileceğini öne sürmekte ve bu iddialarına dayanak olarak hayız dönemini şu şekilde ikiye bölmektedir:
Bu görüşteki kimselere göre ezada olan hayızlı kadın bazen şiddetli eza yani güçlük yaşadığı durumlarda oruç tutmayabilir, ancak eza yani güçlük hissetmediği zamanlarda oruç tutması mümkündür. Yani bu görüşe göre, kadının hayız dönemi, bazen eza hissedilen ve bazen eza hissedilmeyen diye bölünerek, eza döneminde “oruç tutamayacağı günler” ve “oruç tutulabilecek günler” olarak iki ayrım yapılabilir.
Hayızlı kadın için “oruç tutabilir” iddiasını, “bazen ezadadır, bazen ezada değildir” diyerek eza dönemini bölmek suretiyle savunmak, Bakara 2/222’deki “O, bir ezadır (eziyettir)” ifadesine açıkça aykırıdır. Çünkü ayet, hayızı kendi içinde “bazen eziyetli, bazen eziyetsiz” diye bölmemiş, tek bir bütün olarak “eza dönemi” şeklinde tanımlamıştır.
Hayız, eza (eziyet) başladığında başlar; eza (eziyet) sona erdiğinde biter. Ayet, hayızı belirleyen ölçü olarak yalnızca “eza”yı koymuştur. Eğer eza ortadan kalkarsa hayız da bitmiş olur.
Eğer Bakara/222’deki “hayız = eza” tanımı süreklilik ifade etmeseydi, hayızlı kadınla ilgili cinsel ilişki yasağı da gün gün değişirdi.
Oysa Kur’an bu dönemi böyle parçalamaya izin vermez. Çünkü “O, bir ezadır” ifadesi sürekliliği vurgular, değişkenliği değil.
Hayızı, kanın gelmesiyle eza (eziyet) dönemi başlatır, eza (eziyet) dönemi bittiğinde hayız sona erer.
Eza belirtisi kan bir iki gün gelmese ve bu nedenle, kanın gelmesiyle bağlantılı süreçlerin sonucu olan ağrı, sancı, halsizlik, açlık gibi eza belirtileri de oluşmasa, tam manasıyla eza (eziyet) hali yaşanıyormuş diye kabul edilip, yine eşiyle cinsel birlikteliği haramdır. Çünkü ayet, hayız dönemini “bazen eza hissedilen, bazen eza hissedilmeyen” diye bölmemiş, bu dönemi bölünmeyen tek bir eza (eziyet) dönemi yani güçlük dönemi olarak tanımlamıştır. Bundan dolayı bazen eza belirtileri hiç olmasa bile bölünmeyen tek bir eza (eziyet) dönemi yani güçlük döneminde olduğundan hayızlı kadın eşiyle yine cinsel açıdan birlikte olamaz.
Bazen eza belirtileri (kan, ağrı, sancı, halsizlik, açlık) olmasa bile, kadın her an bu belirtileri yeniden görebilecek durumdadır. Çünkü eza dönemi, hormonlarla ilgili biyolojik bir süreçtir ve eza belirtilerinin durmasıyla sona ermez. Bu nedenle eza belirtileri tamamen kaybolsa bile, hormonlarla ilgili biyolojik süreç halen devam ettiği için her an eza belirtilerini yeniden görebilecek durumda olduğundan ve kadınlarda genelde görüldüğünden, tam manasıyla eza (eziyet) halinde sayılır. Bu sebeple bazen hiçbir eza belirtisi olmasa bile, bölünmeyen tek bir eza (eziyet) döneminde yani güçlük döneminde olduğundan bu hayızlı kadın eşiyle yine cinsel ilişkiye giremez.
Böylece Kur’an’ın “O, bir ezadır” (Bakara 2/222) ifadesi, hayız dönemini kesintisiz bir eza dönemi olarak tanımlamış olur, bazen eza hissedilen, bazen hissedilmeyen bir dönem olarak tanımlamaz.
Zaten Bakara/222’de hayızın eza olduğunu bildiren “O, bir ezadır (huve ezen)” ifadesinde geçen “huve”, hayızlı kadın için sürekli geçerli olan eza tanımlaması yapar. Çünkü Kur’an’da “huve” ile yapılan tanımlar hep süreklidir, ihtimal içermez:
اللَّهُ هُوَ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ (Bakara 2/255) “Allah O’dur; O’ndan başka ilah yoktur; diri ve kayyum’dur.”
Bu âyette de görüldüğü üzere “huve” kullanıldığında, her zaman ve daima anlamı taşır, asla “bazen” anlamına gelmez.
Benzer bir kullanım Bakara 2/222’de görülür: “huve ezen”. Bu ifade, hayız için “O, bir ezadır” anlamında doğrudan bir tanımlama yapar. “Huve” zamirinin açıkça kullanılması, hayızın eza ile eşdeğerli olduğunu ve bu durumun her zaman, sürekli geçerli olduğunu gösterir.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d