Benimle Alay Ettiler, Sonra Ben Oldum
Başkalarının kahkahaları, sizi yok etmek için mi yoksa var etmek için mi çınlar?
Bir lise koridorunda, sıradan bir öğle arasında, bir çocuğun şiir defterini elinden alıp yüksek sesle okuyanların alaycı gülüşlerini düşünün. Ya da bir toplantıda "saçma" diye küçümsenen fikrin, yıllar sonra bir devrim yarattığını...
Tarih, alay edilenlerin zaferlerinin izleriyle dolu...
Peki o kahkahalar, gerçekten bir "güçsüzlük" ilanı mı, yoksa farkında olmadan ateşledikleri bir yangının kıvılcımı mı?
Sokrates’i zehirleyenler, Galileo’yu susturanlar, Van Gogh’u "deli" diye yaftalayanlar... Hepsi, anlamadıkları şeyi yok sayma refleksiyle hareket etti.
Freud’un deyimiyle, "İnsan, bilinçdışı korkularını bastırmak için ötekini aşağılar."
Gündelik hayatta bu, bir ofiste farklı giyinen çalışana yöneltilen şakalarda, bir mahallede "garip" bulunan tutkulu bir müzisyende kendini gösterir.
Alay, aslında bir korku tepkisidir. Kontrol edemediğimiz, anlamlandıramadığımız şey, bizi tehdit eder.
Peki ya o tehdit, aslında kendi........
© Akasyam
