Selçukluların İslam Tarih Sahnesine Çıkışı Ve Şia Mücadelesi - 2
Selçuklular Müslüman olurken temas halinde bulunduğu Sâmânîler ise son dönemlerini yaşamaktaydı.
Sâmânîlerin elinde Müslüman olan liderler tarafından kurulan Karahanlılar ve Gazneliler, Sâmânîlerin sonunu getirmiş ve onun hakimiyetindeki toprakların paylaşımına girişmişti.
Bu devletler Sünnî Abbâsîlerin halifeliğini kabul etmekteydi. Ancak Abbâsî halifesinin siyasî gücü kalmamıştı. Bağdad’da hakimiyet, bir asra yakın bir zamandır yine Şîî bir yönetim olan ''Büveyhîlerin'' elinde bulunuyordu.
Devletin yönetimi (ed-devle ve’l-mülk) Büveyhîlere geçmiş, Abbâsî halifesinin elinde sadece dinî yetkileri kalmış ve dünyevî işlerde yetkisiz hale gelmişti.2
SELÇUKLULAR SÜNNİLERE DESTEK VERMESEYDİ ŞİİLİK YAYGIN MEZHEB OLACAKTI
Selçuklular, Büveyhî yönetimine son vererek Abbâsî halifesini onların elinden kurtarmış oluyordu. Büyük Selçukluların Sünnîliğe verdikleri destek, Batı Türk Devletleri tarafından devam ettirilecektir.
İsnâaşeriyye Şîîleri için önemli dönüm noktalarından olan büyük “Gaybet”ten Selçukluların Bağdat’ı alışına kadarki dönem (940-1055) “Şîî Yüzyılı” diye adlandırılmaktadır.11 Kâdı Abdülcebbâr (ö. 415/1025), yüzyıl kadar zamandır. Abbâsîlerin sadece isimlerinin kaldığını, saydığı birçok merkezin Şîîlerin yönetiminde olduğunu kaydetmektedir.
Selçukluların tarih sahnesine çıktıkları zaman İslâm âleminin doğuda ve batıda Şii-Batınî cereyanlarıyla dolu olduğu tespitini yapan Fuat Köprülü’nün ifadesiyle, Fâtımî halifelerinin çokça genişleyen nüfuzuna karşılık Sünnîlerin halifesi olan Abbâsîlerin maddeten hiç önemi kalmamış, hatta onlar da Şii mezhebinden olan Büveyhilerin tahakküm ve istibdadı altına geçmiş bulunuyorlardı.
Sünnîlik âleminin çok zayıfladığı bu dönemde eğer Selçuklu hükümdarları meydana çıkarak Abbasi hilafetini ve Sünnîliği muhafaza etmeseydiler, İslâm dünyasında Şiiliğin genel olarak hâkim bir konuma geleceği muhakkaktı. Bu dönemde Mısır’daki Fâtımî yönetiminin Suriye, Irak ve İran’da etkili davet faaliyetleri yürüttüğüne işaret ederek benzer bir tespiti yapan Spuler’a göre, şayet Selçuklular ortaya çıkıp sıkı bir şekilde Ehl-i Sünnet’i benimseyip savunmuş olmasalardı İsmailîler hâkimiyeti ellerine geçirmiş olacaklardı.1
SELÇUKLULAR DÖNEMİ TÜRK'LERİNİN SÜNNİLİĞE KATKISI
Selçuklular dönemi, Şîîlik tarihi için önemli bir dönemdir. “Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in 447/1055 tarihinde Bağdad’a girerek Büveyhoğulları Hânedanı devrine son verişinden, 656/1258’de Moğol kumandanı Hulagu’nun Bağdad’ı zapt ederek Abbasi hilafetini ortadan kaldırışına kadarki dönem, Selçukluların Sünni oluşlarından dolayı, Şiilik tarihi için oldukça meçhul ve kapalı” olarak değerlendirilmişti. “İki asırlık bu dönemde, Şiiliğin gelişmesini sıhhatli bir şekilde takip edebilmek pek mümkün” görülmemiş, bu dönemde “Şîî âlimler, bir köşeye çekilmiş ve Şiiliğin bu durumlarda en emin sığınağı olarak gördükleri takiyye inancına sarılmış” oldukları kabul edilmiştir.
SELÇUK BEYİN OĞUZ BOYU İLE BİRLİKTE İLK MÜSLÜMAN OLUŞU VE (RAFİZİ) ŞİA İLE MÜCADELESİ
Selçuklulardan ilk Müslüman şahıs olarak Selçuk gösterilmektedir. Babası Dokak’ın İslâmiyet ile alâkası14 tartışmalıdır. Selçuk, Cend’e geldikten sonra İslâmiyeti kabulü, etrafındakilerle istişare etmişve Müslüman olmaya karar vermiştir. Selçuk, Buhara’ın kuzeyindeki Zandak (Zendene) şehrine adam gönderip validen din adamları istemiş, kendisine bağlı Oğuzlar ile birlikte Müslüman olmuştur (985 veya 1001)19. Selçuklulara din adamları gönderen bu vali, muhtemelen Sâmânîlern uç valisidir.20
Selçuklular ve diğer ilk Müslüman Türk devletlerinin Mâverâünnehir bölgesinde kurulmuş olmaları, Sünnîliği benimsemelerinin en önemli sebebidir. Bu bölgede daha önceden Sünnîlik güçlü bir şekilde yerleşmiştir. “Eğer burada Şîîlik güçlü bir şekilde yerleşebilmiş olsaydı, Türklerin İslamlaşma süreci herhalde Şiîlik istikametinde gelişecekti.”
Selçuklular bölgeye geldiklerinde Sâmânîlerin hakimiyetinin sonu yaklaşmıştı. Sâmânîler ordusunu ve halkının büyük bir kısmını Türkler oluşturmaktaydı. Sâmânî ordusundaki Türkler Sünnîliği müdafaa ediyorlardı.25 Sâmânîler döneminde,İsmâlilîler davet faaliyetinde bulunmuşlar,2
AKABİNDE SELÇUKLULARIN AMELİ OLARAK HANEFİ MEZHEBİNE TABİ OLMASI
Sâmânîler, Şîî etkilere karşı, Sünnî ulemâya destek vermekteydi. Muhtemelen komşuları olan Şîî Büveyhîlerin güçlü bir şekilde ortaya çıkması da bunda etkili olmuştur. Sünnî âlimlerden Şâfîîlere karşı, özellikle Hanefîleri desteklemekteydi.29 Sâmânîler, Hanefî mezhebine mensup olup,30 devlet işlerini Hanefî âlimlerin görüşlerine göre halletmekteydiler.31
Türklerin Müslüman olmaları, büyük oranda Sâmânîler eliyle olmuştur. Sâmânîlerin Sünnî oluşları, Türklerin arasında da Sünniliğin yayılmasını sağlamıştır.32 Selçukluların din adamı isteğini yerine getiren Sâmânî valisinin göndereceği âlimin de Hanefî olması muhtemeldir. Selçukluların, hem İslamiyeti, hem de Hanefîlik mezhebini aynı anda kabul ettikleri anlaşılmaktadır33. Selçuklular, “Samamoğulları Devleti’ne hakim mezhep olan ve orada Türkler tarafından kabul edilmiş bulunan Hanefi Mezhebi’nin çok koyukoruyucuları”35 olmuşlardır.
AKABİNDE SELÇUKLULARIN İTİKADDA MATURİDİLİĞE GEÇİŞİ
Sâmânîler, “bölgede Şîî yayılmacılığı önlemek için” Mâverâünnehirli ve Türk bilgini el-Hakîm es-Semerkandî’den (ö. 342/953) Ehl-i Sünnet’in temel ilkelerini yazmasını istediler. O, el-Mâturidî’nin yolunu takip ederek es-Sevâdü’l-Azam adını verdiği kitabını yazdı.36 Sâmânîler, Sünnî-Mâtüridî mezhebine göre dinî politikalarını teşkil etmişlerdir. Bu mezhebin esas alınarak diğer mezheplerle mücadele etmişlerdi. es-Sevâdü’l-Azam, Sâmânîlerin resmi akidesi kabul edilmiştir.37 Şîî İsmâîlî olan Nâsır-ı Hüsrev’in de özellikle Horasan ve Mâverâünnehir âlimlerini tenkid etmesi dikkat çekmektedir.38 Sâmânîlerin itikatta Maturidiliği benimseleri gibi, onlara komşu coğrafyada ve onların tesirinde Müslüman olan Selçuklular da Mâturidiliğe tâbi olmuşlardı.
O DÖNEM ZEYDİLERİN YAYGIN İNANCI
Bölgede Zeydiyye’nin varlığıyla ilgili kaynaklarda bazı işaretler vardır. durum Karahanlılar ile de ilişkilendirilmektedir. İmam Zeyd’in oğlu Yahya’nın Türkler arasında da tesirleri olduğu kaydedilmektedir.41 Zeydîlerin 169/786’da isyanında Mekke ile Medine arasında Fahh denen yerde yapılan savaşta isyanın bastırılması sonrasında kaçan ve değişik bölgeleri dolaşan Yahya b. Abdullah, Türklerin hâkimiyetinde olan Mâverâünnehir’e bir müddet himaye görmüştür.42
Ebû Dülef, 341 (952) yılından önce yazıldığı anlaşılan risalesinde kaydettiğine göre Bagraç (Buğraç) kabilesinin kudretli hükümdarları vardı. Bu hükümdarlar “Alevî olduklarını ve Yahya b. Zeyd’in neslinden geldiklerini” söylemekteydi. Ayrıca “onlara göre Zeyd Arapların hükümdarı, Ali b. Talib ise ilahıdır.” Düşüncesine sahibtier.
SELÇUKLU DÖNEMİNDEKİ KOMŞU DEVLETLERİ
Selçukluların İslamiyeti kabül ettikleri tarihlerde ilişkiye girdikleri diğer bir komşu devlet olan Karahanlıların Müslüman olmalarında da Hanefî olan Sâmânî yöneticilerinin etkisi söz konusudur. Karahanlıların yönetimindeki coğrafyada Hanefî mezhebi oldukça yaygındı. Bu dönemde fukahanın yazdıkları, neredeyse tamamen Hanefi âlimlerin eserlerinden oluşmaktaydı.48........
© Akasyam
