menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir sınır kapısı, iki farklı tavır

14 1
10.07.2025

Bir önceki yazımda, Ankara’da açılan Talat Paşa anıtını da kastederek; “Toplumun kayıtsızlığı, devletin resmi tarih anlatısını, ret ve inkâr politikasını, ‘haklıydık, yaptık, yine yaparız’ aşamasına taşıyor. Soykırım faillerine halk kahramanı muamelesi yapılıyor adlarına anıtlar dikiliyor” demiştim, daha beterinin sırada beklediğinden habersiz.

Haberi okuduğumda, içimde tarifsiz bir acı hissetmiş, “soykırım, tüm vahşeti ve insafsızlığıyla sürüyor” demiştim. TBMM Başkanlığı’na verilen bir kanun teklifinden söz ediyorum.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve 28 İYİ partili, TBMM Başkanlığı’na bir kanun teklifi vererek Türkiye-Ermenistan sınırındaki Alican Sınır Kapısı'nın isminin "Talat Paşa Sınır Kapısı" olarak değiştirilmesini teklif etmişlerdi.

Soykırım tanımını yapan Polonyalı hukukçu Rafael Lemkin, soykırımın toplu bir katliamın yanı sıra bir grubun yaşam müesseselerini, kültürel varlığını, dilini veya ekonomik varlığını tahrip ederek söz konusu topluluğu uzun vadede ortadan kaldırmayı amaçlayan fiillerin tamamına verilen ad olduğunu söyler.

Bunun içindir ki soykırım dendiğinde tek bir katliam değil uzun vadeli bir süreç anlaşılır.

Soykırımın yol açtığı yıkımlar, travmalar güncel politikalar ve güncel eylemlerle yeniden üretiliyor, bu ve benzeri fiillerle kurbanların anısına sürekli hakaret ediliyor, sonraki kuşakların yaraları sürekli kanatılıyor.

Bu teklif bir soykırım itirafı gibi aynı zamanda gerçeği eğmeden bükmeden kabul etmesiyle dikkat çekici. Mesela katliamların Osmanlı döneminde gerçekleştiği, genç cumhuriyetin bu yaşananlardan sorumlu tutulamayacağı gibi hayli yaygın bir tezi de kesin bir dille çürütüyor.........

© Agos